Yaprak Dökümü…

Share Button

Satrançta baharı bekliyoruz. Özlemle bekliyoruz.

Biz Türk satranççıları için bahar demek, Dünya Satranç Tarihinin en kötü federasyon yönetimi olan Gülkız Tulay ve ekibinin ilelebet Türk Satrancından dışlanması demek.

Bu kötü yönetimin ve satrancı katleden anlayışın halen görevde olmasının nedeni, orada kalmaları için kendilerine oy veren delegelerin istediklerini onlara vermek.

Bu delegelerin çoğunluğu satranççı değil, satrançla ilgileri yok. Umurlarında bile değil satranç. İçlerinde birkaç satranççı var, onlar da menfaatleri peşinde. Çoğunluğun durumu bu.

Peki Federasyonu nasıl oluyor da satranç anlamında yönetebiliyorlar?

Bu soru aklınıza geliyor olabilir. Bana göre yönetemiyorlar, durum çok kötü..

Son Avrupa Şampiyonasında gördük.

Sportif olarak dibe çakmış durumdayız.

Antrenörlük sistemi çökmüş durumda, kimin adamı varsa ona görev veriliyor çoğunlukla. Birkaç emektar arkadaşımızı tenzih ediyorum. Hasan Kılıçaslan gibi..

Mali olarak bitmiş durumdayız. Or-An sitesindeki binamızın ödemedikleri borcu 600.000 TL civarındaydı şimdi, 1.200.000 TL olarak ödenecek. Gülkız Hanım bunu okuduğunuzda haberiniz olsun sakın faizi bütçemizden ödemeyin. Namusum üzerine yemin ediyorum ki, o parayı o yönetime ödettirmek için hukuk kanalıyla elimden gelen her şeyi yapacağım! O paralar o yanlış karara imza atanların cebinden çıkacak. Ben demiyorum, yasa diyor.

Her neyse, konuya dönelim…

Yaprak Dökümü hızlandı…

2014 yılının sonunda muhalefet etmeye başladığımda çok yalnızdım. Evrensel Bilgin, Fatih Demirbaş, Sühan Öztürk gibi bir kaç arkadaşım, gözü pek ve üzerilerine gelecek baskıyı, tehditleri umursamayacak bir avuç insandık.

Kısa süre içerisinde satranç emektarı olan, TSF’nin farklı birimlerinde farklı görevler yapan arkadaşlarımız “canlarına tak ettiği” için istifalarla bize katılmaya başladılar.

Muhalefet olarak örgütlü olduğumuzu söyleyemem. Ama paydaşımız satranç aşkı olan insanlar olarak aynı görüşü paylaşıyoruz.

Ardından saygın ve fedakar velilerimiz, satrancımızın geleceğinin gerçek mimarları örgütlendiler.

Onlara şapka çıkarıyorum. Yolları açık olsun.

Eninde sonunda aydınlığa kapıyı açan SGD olacaktır. Bir çok görüşlerine katılmıyorum, ama dünyanın en masum ve güçlü duygusu olan evlat sevgisinden kötü bir sonuç çıkamaz. Bu güçle kimse mücadele edemez. Bazı görüşlerini ham, öznel olarak görsem de saygı duyuyorum. Hiç birimiz bu yola her şeyi bilerek başlamadık. Önemli olan niyet! Onun en güzeli de SGD’de var

Dönelim biz satranççılara…

Şimdi yakın bir süredir, kopmalar hızlanmaya başladı.

Artık çok daha fazla kişi, babası yönetimde olan sporculardan tutun, aktif emektar ve cefakar hakem arkadaşlara kadar, daha özgür şekilde eleştiri getiriyor. Sanırım kişisel çıkarlar ancak bir yere kadar satranç aşkını bastırıyor. Bir kaç örnek vereceğim…

 

IA Güran Ünal – MHK başkanı görevden alındı.

MHK Başkanı Güran Ünal, bize gelen haberlere göre istifa etti diye duyduk. Ama Gülkız Tulay görevden almış. Bir satranççı olarak bundan dolayı utanıyorum. Bizlere hakaret olarak görüyorum. Satrançla, başkanlık koltuğunu işgal etmenin dışında, zerre kadar ilgisi olmayan ve Türk Satrancını batıran Gülkız Tulay ve yönetimi, bir satranççıyı görevden alıyor. Yazıklar olsun…

MHK eski başkanı bu konuda sosyal medyada günah çıkartıyor. Kendisine karşı büyük bir sevgim olduğunu herkesin bilmesini isterim. Saygım var. Ama bundan 1-2 ay önce beni sosyal medyada engelleyen bu arkadaşımız (ne kadar üzüldüm bilemezsiniz) şimdi görevi sırasında yaşadığı sıkıntıları dile getirirken, aslında spor mevzuatına göre TSF yönetiminin suç işlediğini satır arasında dile getiriyor.

paylaşıyorum…

Metni okumak için üstüne tıklayınız…

Metinde çok önemli iddialar var. Bunları yapanlar spor mevzuatımıza göre suç işliyor demektir.

Haklıydılar… Hedeflerimiz farklıydı galiba… Aynı dili konuşmuyorduk… Uyumlu çalışamıyorduk… Ben hakkaniyet diyordum, adalet diyordum, liyakat diyordum, şeffaflık diyordum, 81 il diyordum, 19 Mayıs projesi diyordum, hakemliği bu kadar basitleştirmeyelim diyordum, FIDE sınavında kimsenin hemşerisini kayırmam diyordum, yeterli olmayan hakemi arkadaşım diye atamam doğru değil diyordum, sosyal medyada en çok beğeni yapan hakemi atamak da nereden çıktı diyordum, politik olamam diyordum, yastığa başımı koyduğumda rahat uyumak istiyorum diyordum, ağzıyla kuş tutsa kimseye yaranamayan cefakar hakemlerin özlük hakları düzeltilmeli-emeklerinin karşılığını verilmeli diyordum, her söylediğinizi şuursuzca alkışlayacak değil, hata yaptığınızda sizi uyaracak insanlara ihtiyacınız var diyordum… Yani açıkça uyumsuzdum…

Güran beyin kendisine ilişkin değerlendirmelerini bir kenara bırakalım. Ben yeterli görmüyorum bu metni, şahsi görüşüm. Tamamen nesnel olarak eleştiriyorum! Duygusal olarak tümlüğü olabilir, ama mantıksal olarak çok eksiği var.

Madem bunları (Ben hakkaniyet diyordum, adalet diyordum, liyakat diyordum, şeffaflık diyordum, 81 il diyordum, 19 Mayıs projesi diyordum, hakemliği bu kadar basitleştirmeyelim diyordum) yapıyordunuz; o zaman sormaz mıyım şimdi soruları:

  • neden defter kitap açık hakemlik sınavının üstüne gitmediniz, gittiyseniz ne olduğunu açıklayın?
  • hakkaniyet, adalet, liyakat diyorduysanız, Mustafa İmamoğlu’nun lisanssız sporcu oynatmasına karşı ne tepki koyduğunuzu açıklar mısınız?
  • Oğuz Cem Akın’ın gözlemci, yeğeninin başhakem olduğu turnuvaya ne tepkiniz oldu? Neden ardından tekrar görev verildi kendisine?
  • Sosyal medyada en çok beğeni alan hakem kim?
  • İzmir Kadınlar Şampiyonasında neden tutanak yayınladınız?
  • politik değildiyseniz buna benzer onlarca örneğe neden tepki vermediniz?
  • Niye zamanında göremedik bu tepkilerinizi?

Güran bey söylediği şeyleri bana göre açıklamak zorundadır. Şahsi görüşüm. Ben ölene kadar sorarım. İster duysun ister engellesin.

Sorularım somut eleştiriler…

Ben aktif uluslararası hakemlerimizin arasında en formda ve başarılı gördüğüm Güran beyi çok seviyor ve sayıyorum. Benim hakemlik anlayışımda bana karşı eleştiride bulunan insana gönül koymak yok. Bu ifadeyi kendisi için kullandım. Nesnel eleştirme hakkımı kullanıyorum. Bunları okuduğu zaman, onurlu bir insan olarak çok canı sıkılacak  biliyorum, ama bu bir örnek. Çok kötü bir örnek!

Yüz yüze olduğumuz zaman kendisine soracağım, söyleyeceğim başka şeyler de var. Burada yazıp canını sıkmak istemiyorum. Ama vicdanını temizlemek istiyorsa, yaşadığı şeyleri kaleme alıp SGM Teftiş Kuruluna yollasın. Sonra da Genel Kurulumuza sunsun. Camiamızla paylaşsın.

Unutmasın ki, onun da hocası bendim zamanında.. Bizim zamanımızda bir kez gördü mü bu eleştirdiği kötü niyetli yanlışları?

Güran Ünal,  yaprak dökümünün bir örneği..

Başka biri de sevgili Abdullah Sözen…

Satranç camiamızın şeker adamı, çok sevdiğimiz, unvansız büyük ustamız Abdullah Sözen, sempatikliği, dürüstlüğüyle camiamızda herkesin kalbini kazanmış birisi.

Ama o da tıpkı Güran Ünal gibi, bu satrançla ilgisi olmayan güruhla bir geçmiş yaşadı.

Milli takım kamplarında yer aldı. Nilüfer Ablası onu her kampta görevlendirdi, milli takım hocası olduğuna dair haberler çıktı, sesi çıkmadı.

Yazılar yayınlandı, hayır demedi.

Ne zaman bu işlerden uzaklaştı ya da kim bilir uzaklaştırıldı, o zaman eleştirmeye başladı.

Yine eleştiri hakkımı kullanıyorum.

Yapraklar ağacın dalından usaresi kesilince dökülmeye başlıyor… 

Benim milli sporcular dışında, satranççılara çağrım şu…

Bu kuru ağaçtan uzaklaşın…

Hiç bir şey unutulmuyor. Unutulmayacak…

Vakit varken bizle ilgisi olmayan bu gemiden uzaklaşın…

Bunlar gittiğinde hesap sorulacak, hukuk önünde değil, vicdanlarda!

 

Share Button