La Dolce Vita!

Share Button

Avrupa Bireysel Satranç Şampiyonası sona erdi. İçimiz burkularak izledik. Heyecanımız kursağımızda kaldı. Maalesef sporcularımızdan hiç birisi Dünya Kupasına katılma başarısını gösteremediler.
Spor böyledir! Emek verirsin bağ olur, bakmazsın dağ olur!

Bu Avrupa Şampiyonası son 4 yılın en kötüsüydü.

hedefitutturamayan-TSF

Yıllarca çalışmak, üretmek, gece gündüz, çoluk çocuk demeden sebat ederek sporcu yetiştirmenin sonunda neler başardık neler… Bu federasyonla bu kadar. Bu çocuklarımızı alınlarından öpüyorum. Onlar kendilerini defalarca kanıtladılar. Ama başarısızlığın sorumlusu federasyondur.

TSF 3,5 yıldır yaptığı hataların ceremesini çekiyor. Miras yiyor miras. Taş üstüne taş koymadılar desem az olur, tarumar ettiler güzelim federasyonu. Mahvettiler satrancı, yok ettiler bitirdiler. Kadın satrancı dibe vurdu. Milli takımlarımız yok oldu. 2012 yılında üçü de 2400 üstünde 14 yaşında mükemmel çocuklar bırakmıştık TSF’ye, hala yerlerinde sayıyorlar. Hiç biri ileri gidemedi. Aşağıdan tek bir filiz çıkmadı yukarı, oysa ne kadar kaliteliydi her birisin yeteneği.

Dört yıl önce size “Sizce ülkemizde 2700 olacak bir sporcu var mı?” diye sorsam, en az 7 kişi sayardınız? Şimdi isim var mı kimsenin söyleyebileceği. Sözün bittiği yer.

Alt yapıya, milli takıma kimsenin ne olduğunu kim olduğunu bilmediği hoca bozması adamlar getirdiler. Oy almak için paye verdiler. Birkaç ayda hakem yetiştirdiler, ulusal şampiyonalarda görev verdiler. Hakemlerin arasında birkaç tane delikanlı adam çıktı sesini yükseltti, hemen bir ikisini yurt dışına görevli yollayıp ağızlarına bir parmak bal çaldılar. Sporcu seçiminden, turnuva seçimine kadar her konuda önce oy hesabı yapıldı. Kulüplere, illere, hakemlere, antrenörlere hep “oyun var mı? Oyun yoksa satranç oyna” diye bakıldı.

Kendi oğlunu görevli olarak yurt dışına yollayan başkan, en yetenekli çocuklarımıza verilen birkaç kuruş bursu, kırptı kuşa çevirdi. Çocuklar satrançtan uzaklaştı. Bölgesel kamplar göstermelik oldu. Katılan çocukların gözü kapalı yeneceği adamlar (?!) antrenör oldu. Sonucu ne oldu?
Dibe vurduk!

Şimdi öyle kötü bir federasyon var ki, avazımız çıktığı kadar kötüsün diyoruz, yanıt bile veremiyorlar. Bakalım, eğer o zamana kalırlarsa Genel Kurulda yüzlerine söyleyince nasıl savunacaklar kendilerini?
Oysa o kadar çok söyledik ki, dilimizde tüy bitti konuşmaktan. Milli takım hocasına bakar mısınız? Milli takımları çalıştıranlara bakar mısınız?
Gülkız Tulay yönetimi nasıl bir yönetim biliyor musunuz? Satranç Dünyasına tamamen benim hatam yüzünden gelmiş; içimizden birkaç tane çıkarı için biat eden kişiyi yanlarına almış; satrançla ilgisi olmayan, kendi kendilerine alkış tutarak, eleştirenin kafasına vurarak, biat edenin yanağından makas alarak, sırtını sıvazlayarak satrancı abesle iştigal eden bir yönetim.

Bakar mısınız şu ayıba?

Geçenlerde duydum kanım dondu! Türkiye Kadınlar Şampiyonasında iki başkanvekili bir yönetim kurulu üyesi olmak üzere, üç vazgeçilmez zatı muhterem;  turnuva boyunca Çeşme’de turnuvanın yapıldığı 5 yıldızlı otelde görevliymiş! Ne görev ama! Onlar için bu sürede harcanan parayla, dünya çapında bir antrenörle milli takımların Avrupa Bireysele hazırlanması için anlaşma sağlanabilirdi. Bu bir kez mi oldu dersiniz? Oğlunu yurt dışına yolladığında kendisini genel kurulda eleştirdiğimde, hiç sıkılmadan “Ne var yani o da satranççı bir kez yurt dışına gitmişse ne olmuş” diyen başkana soruyorum. Bu da mı bir kez? Gerçi oğlu üç kez gitmişti ama ben bunu soruyorum TSF Başkanına? Nedir bu federasyonun durumu? Ne zaman bitecek bu yönetim kurulu üyelerinizin “ye iç yat sefahati”?

Kimin kaynağı bu Gülkız Hanım? Bana zamanında nasıl yönettiğinizi anlattığınız, ailenize ait saygın şirketlerden herhangi birinde bu türlü görevleri kimseye veriyor muydunuz? Kendi paranız olsaydı, bu kişiler için o görevlendirme olurlarını imzalar mıydınız?

Kamu kaynağı harcıyorsunuz, kamu kaynağı? Görevlendirme adı altında harcadığınız federasyon kaynağıyla, Afrika’da 50 federasyon yönetiliyor Gülkız Tulay! El insaf!
Gülkız Tulay yönetiminin hiç sıkılmıyor durumdan. Başkanının, “ya satrançta ne işi var böylesi adamların?” dediği yönetim kurulu üyesi olayın keyfini çıkartıyor. Bu başkan vekilleri, o yönetim kurulu üyesi ve onlar gibi bu camiaya çok ama çok yakışan zevat bir de kaynaklarımızı tüketiyorlar.

Şimdi TSF Yönetimine açıkça soruyorum:

Başkanvekili Prof.Dr.Yusuf Doğruer, Başkanvekili Aşkın Keleş ve Yönetim Kurulu üyesi Arda Kılıç, Çeşme’de otelde kaç gün kaldılar? Hangi görevle oradaydılar? Kendilerine ne kadar masraf yapıldı? Hangi kaynaktan yapıldı bu harcama?

Sadece Onlar mı?

Yönetim erkinde olan iki tür insan profili var:

Birinci grup…

Satranççı olmayan insanlar. Bunlar sadece yönetim kurulunda değil… İl temsilcisi olan var, kurul üyesi olan var, var oğlu var, var kızı var…
Bunlar gidici. Kaybedecekleri bir şey yok. Yarın arkalarından ne söylersek söyleyelim zaten kimse isimlerini anımsamayacak. Bir gün bir yerlerde “şu kadar yurtdışında gezmeye gittim, şu kadar otelde kaldım, şu kadar yedim içtim oh ne güzeldi” deyip duracaklar.

Peki ama ya biat edenler?

İkinci grup…

Onların gidecek yeri yok. Bu camianın içerisinde hep olacaklar. Kim onlar peki?
Bu arkadaşlar sistemin içinde olup bir şeylerle uğraşmak için ses çıkartmayan insanlar… Olan biten yanlışlıkları görmemezlikten gelenler.
İçlerinde danışmanlık rolü kapanlar var. İl temsilcisi olanlar var. Altyapıda antrenör olmadığı yerde kendini Abdurrahman Botvinnik sananlar var. Dürümcüsü var, yorumcusu var.

Onlar var ya, onlar!

İşte onlar yandı!
Onları sürekli anımsayacağız, soracağız kendilerine…

Neden hiç gıkınız çıkmadı kardeşim? O zaman şimdi de susun…

Yönetim Kuruluna bir kaç gün içinde çağrım olacak… Yazacağım…

 

Share Button