Paralılar Parasızlar!
Ben Pertevniyal Lisesi mezunuyum. Camiamızda bu liseden mezun çok satranççı var. Türkiye Eski Satranç Şampiyonlarından Çetin Sel, Dr.Ahmet Müfit Okbay, Bülent Uyanıker, Dr.Levent Kalınağa, Yavuz Serovaoğulları, Sabri Can Onay Yontar gibi… Pertevniyal tam gün eğitim yapan bir devlet lisesiydi.
Pertevniyal’de tıpkı İ.T.Ü.’nde olduğu gibi bir satranç geleneği vardı. Biyoloji Öğretmenim Bülent Körpe’nin isteyen öğrencilere ücretsiz ders verdiğini, bizlerle ilgilenerek turnuvalara götürdüğünü çok iyi anımsıyorum.
Bizim zamanımızda, satranç turnuvalarının düzenlendiği en önemli mekanlar, İSD’den sonra, liselerdi. Liselerarası satranç turnuvaları çok yaygındı. Cumhuriyet Gazetesi Liselerarası Satranç Turnuvaları, bir anlamda bir satranç neslinin yetiştiği yerdir. Can Arduman (Galatasaray Lisesi), Cem Karadağ (Darüşşafaka), Hakan Erdoğan (Suadiye Lisesi), Can Yurtseven gibi yeteneklerimin tümü bu turnuvalarda ortaya çıkmıştır.
O zamanlar önemli satranç turnuvalarına ev sahipliği yapan liselerde; St.Benoit Lisesi, St.Joseph Lisesi, Darüşşafaka Lisesi, Pertevniyal Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi, Alman Lisesi başı çekiyordu.
Bu liselerde okullar davet edilirken de özel mi devlet okulu mu diye bakılmıyordu. Üstelik sözünü ettiğim zaman öyle kolay bir zaman olmamasına rağmen. 12 Eylül Faşist Darbesinin öncesinden söz ediyorum.
Her gün 30-40 gencimizin sağ sol kavgaları içerisinde katledildiği, terörün en yoğun olduğu zamanlardı. O zaman bile devlet okulu-özel okul ayrımcılığı yapılmıyordu.
Yıllar geçti bugün durum öyle mi?
2000-2012 yılları arasında ülkemizde satranç gelişti, patladı. 3-4 milyon çocuğumuz ilk öğretim okullarında satranç dersini seçti. Bu durum satrancı eğitim aracı olarak popüler yaptı. Özel okullar satranç turnuvaları düzenlemek için birbirleriyle yarışır hale geldiler.
2006-2012 arasında bu gelişim o kadar ilerledi ki, 2008 yılında bir önlem almak zorunda kalmıştık. Yılda 40 hafta vardı yaklaşık olarak eğitim sezonunun içinde kalan. Ama İstanbul’da özel okul sayısı ise yüzlerceydi. Her özel okul satranç turnuvası yapmak istiyordu. Neden? Çünkü en ucuz tanıtım satrançtı. Tüm okulların katıldığı bu yarışmalara, çocuklarını getiren velilerin de iştirak etmesi, yarışmaların duyulması bir anlamda mükemmel bir reklam oluyordu. Bunu çok takdir ediyorum, o özel okulların yöneticilerine teşekkür etmek istiyorum.
Ancak durum o boyuta geldi ki hafta sonları yetmemeye başladı. İlk olarak sayı sınırı koyduğumuzu anımsıyorum. Sonra da kaliteye yönelik taleplerimizi artırdığımızı.
Ama bizim asla müsaade etmediğimiz bir şey, bu turnuvalarda devlet okullarına ayrımcılık yapılmasıydı.
Bugün çok şikayetler alıyoruz bu konuda.
Bunlardan birisi de yine İstanbul’dan geldi.
Bir Devlet lisesi satranç öğretmeni ve antrenörü yakınıyor! Özel okullarda yapılan turnuvalarda ilan edilen sayıların hemen dolduğunu, kendilerinin zamanında kayıt olmalarına rağmen, kayıt listelerinin şeffaf olmadığı için bir türlü bu yarışmalarda oynayamadıklarını söylüyor.
Bence bu Milli Eğitim Bakanlığının mevzuatına, TSF mevzuatına, Spor Genel Müdürlüğü mevzuatına aykırı bir durum.
İstanbul satrancın kalbinin attığı yer! Başarılı bir il satranç yönetimi ve ekibi var. İstenilen şey çok açık ve net, zor da değil. Bu il yönetimi bu işi gözü kapalı çözer. Çünkü nadir olarak illerde bulunan bir kaç satranç kökenli yönetimden birisi. Aşağıdaki sorundan haberleri var mı bilemiyorum. Artık haberleri olsun.
Bize belgeleriyle yazılı olarak ulaşan öğretmenimiz, TSF’nin turnuvalarında var olan kayıt sistemini, özel okulların turnuvalarında da görmek istiyor. Çocuklarına neden turnuvaya alınamadıklarını anlatamıyor. Bir kaç kez farklı turnuvalara kayıt olmalarına karşılık, organizasyon tarafından “kayıt kapandı” denilerek kayıtlarının kabul edilmediğini söylüyor.
Aslında sorun şu: Eğer özel okulların düzenlediği turnuvalardaki kayıt sistemleri de şeffaf olursa, belirli bir kontenjan varsa, tabii ki geç kalanın dışarıda kalmasını anlamak mümkün. Ancak turnuva ilanını duyunca gidip başvuruyorsunuz, size kabul edildiniz mi, edilmediniz mi yanıt gelmiyor, kaçıncı sırada kayıt olduğunuzu bilmiyorsunuz, bunu ne anlamak mümkün, ne de anlatmak.
Satranç oynayan çocuklar özeldir, akıllıdır, zekidir! O turnuvaya neden katılamadıklarına bulacakları yek yanıt, devlet okulunda okumalarıdır.
Şimdi birileri diyebilir ki;
turnuva kayıtları organizasyona aittir.
diyorsak ki diyebilirler, birileri demiştir. Bilmeden yazmayız bu cümleyi…
Orada duracaksın genç kardeşim! Turnuva organizasyonları okullara belirli koşullarla verilir. Babasının çiftliği değil burası! Kimse TSF varken çıkıp istediği gibi satranç turnuvası düzenleyemez. Bu işin kuralları var. Defalarca anlatıyorum, yazıyorum, ama eleştirmeden geçemeyeceğim: Balık baştan kokar!
Bu ülkede kim istiyorsa satranç turnuvası düzenleyebilir, ancak bunun koşullarına uyarak, izin alarak. Bu koşulların arasında da adil katılım, adil hakemlik, adil koşullarda spor yapmak olmalıdır. Federasyonların var olma nedeni budur! En önemli nedeni budur! Biz uyuyoruz. Hem de akıl almaz saçmalık olarak önümüze konulan taleplere de uyuyoruz. Söylemeden geçemeyeceğim. Bir süre önce maksimum rating uygulamasını önümüze zorunluluk olarak koydular. Ne demek bu? Yani ELO ve UKD puanları olan sporculardan hangisi daha yüksekse başlangıç sıralamasında ve eşlendirmede onun dikkate alınması. SAÇMALIK! 110 m engelli koşan atletle, 100 m koşan atletin sürelerinin karşılaştırılması gibi. İkisi de atletizm skoru ama alakası yok. Elmayla armutu toplamak gibi. Seçenekse diyeceğim yok, ama zorunlu tutulmasına kesinlikle karşıyım. Karşıyım da biz turnuva düzenlediğimiz zaman Teknik kuruldan bu talep geldiğinde uyduk mu? Tabii ki uyduk. Kural kuraldır, karşı olsan da uyacaksın!
TSF’ye açık çağrıda bulunuyorum. Özel okulların düzenledikleri turnuvalara destek olun, çevrim içi kayıt sistemini o turnuvalarda devreye sokun.
Satrancı sadece parası olanlar değil, parası olmayanlar da aynı turnuvalarda oynayabilsinler.