Or-An’daki Satranç Akademisine Ne oldu?
Bugün var olan TSF’nin hizmet binası, 9 Temmuz 2006 tarihinde açılıyordu. Üstelik bu açılış, ülkemizin ilk özerk amatör spor federasyonu olan TSF tarafından; devlet erkanı, komşu ülkelerin satranç federasyonlarının başkanlarının katılımıyla davul zurna ile gerçekleştiriliyordu.
Kimsenin hayal edemediği şeyleri tek tek yapıyorduk! Yönetimimizde “Türk Satranç Mucizesi” tüm dünyaya örnek oluyordu. 1.000 metrekare kullanım alanı olan TSF merkezini açıyor, adını Atatürk Satranç Merkezi koyuyorduk. 400 metre karesini Nevzat Süer Satranç Merkezi olarak, satranç sporuna ayırıyorduk. İsteyen her kulüp, eğitmen, sporcu gelsin satranç oynasın, yararlansın diye… Özerkleştikten sadece 2 yıl sonra kendi binasına sahip olan bir federasyon… Aslında bu devletimiz için de, spor federasyonlarının özerkleştirilmesi yolunda alınan kararın sonucu açısından önemli bir aşamaydı…
Bu binayı aldığımızda, bir çok kişi bize, “nasıl ödeyeceksiniz?” diyordu… Bu işte desteği olan bir kaç kişiyi anımsamak ve alkışlamak lazım. Zamanın Başbakan Yardımcısı ve spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin. Bakan bey inanılmaz destek oldu bize, inandı, arkamızda durdu. Kuşkusuz bunda Murat Kul’un da Bakanımızın Danışmanı olması ve destek vermesinin önemi vardı. O zamanın Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay, Genel Müdürümüz her aşamasında yanımızda oldu. Selefi Yunus Akgül aynı şekilde desteklerini esirgemedi. Özel bir teşekkür de Spor Toto Teşkilat Müdürü olan Yunus Bekir Uçar kardeşime. TSF Binasını aldıktan sonra tefrişatı için ciddi destek verdi. Tabii ki vermeliydiler de! Bakın, biz ayrıldık ama orası bu yönetime rağmen hala satrancın, sporun hizmetinde. Önemli olan istemesini bilmek, NAMUSLU OLMAK!! ASM’nin borcu Kasım 2015’te bitti. Artık TSF’ye ait ve borcu olmayan bir mülk.
O da yetmez diyorduk, 4 Haziran 2011 tarihinde Olağanüstü Genel Kurulu topluyor, Genel Kurul kararıyla, Türkiye Satranç Akademisi yapmak üzere Or-An Şehrinde bir binanın alınması için karar alıyorduk. 3 oya karşı, 63 oyla (bugünkü yönetim de o 63 oyun içindeydi) yaklaşık kullanım alanı 4.000 metre kare olan, arsası Milli Emlak’a ait, kabası bitmiş mükemmel bir binayı almak üzere girişimde bulunuyorduk. Bu binaya 1.000.000 TL ödeyecektik. Aslında karar 2.000.000 TL’ye kadar yetki içeriyordu. Bu yetkinin içinde İstanbul ve başka illerde de merkez alma vardı. Ancak, biz gayri menkul yatırımcısı değiliz kuşkusuz. Zamanın İSD Başkanı, TSF ile ortak bir yer almaya (onlardan para istememiştik) sıcak bakmadı…
Neyse biz Satranç Akademisine dönelim…
Ankara’da satranççılar ve satranç sporu, Nevzat Süer Satranç Merkezine sığmıyordu… Başkentte özellikle çocuklar şehrin diğer ucundan Ulus’a gelemiyordu. İhtiyaçlar artıyor, sporun eğitim gereksinimleri artarak büyüyordu. Artık bir Satranç Akademisine gereksinim vardı. Ulusal bir akademiye!
Türkiye Satranç Akademisi….
Hayaller kuruyorduk! Biz satranççıyız, olası ve kazanç bir konumu hayal eder, o konuma olası ve doğru hamlelerle nasıl ulaşacağımızı hesaplarız.
Biz satranççıyız, her satranççıda olduğu gibi vizyonumuz, ufkumuz var.
Önce aldığımız binayı görelim…
Ne hayallerimiz vardı! Hepsi olabilecek şeyler…
Spor Totodan alacağımız destek ve bağışlarla binayı bitirecek, sonra Başbakanımıza gidip Milli Emlak’ten tapusunu alacak, tamamıyla gayri menkule sahip olacaktık.
Bittiği zaman eşdeğeri 6-7 milyon TL olacak bir binayı 1.000.000 TL’ye alma hesapları yapıyorduk.
Satranç Akademisi kuracaktık. Başına Dragan Solak’ı, sürekli eğiticiler olarak Yakup Bayram’ı, Hasan Kılıçaslan’ı, Hakan Erdoğan’ı veya onlar gibi saygın ve güvenilir isimleri koyacak, gece gündüz sporcu, antrenör ve hakem eğitimi yapacaktık. Bu bizim rüyamızdı… İsimler kararlaştırılmamış olsa da konsept açıktı. Bir katı müze-mağaza gibi olacak, satranç oynamaya açık olacak. İki katı Akademi ve yönetim için kullanılacak, bir katı misafirhane olacaktı. -1 katta konferans salonları olacaktı, -2 ise otopark. Böylece gerektiğinde hemen binanın karşısında bulunan iki otele konferans ve toplantı salonlarını kiralayabilecektik. Taras katta güzel bir restoran olacaktı. Tarasını gördünüz mü bilmiyorum, ama Mogan gölünü gören bir manzara. Ankara’nın en elit semtlerinden birisinde, diplomatik misyonlarla çevrili bir alanda, altın kıymetinde bir bina…
Mimarı projesinde ayrıntılı çalışmaya bile giriştik. İbrahim Ferit Çömez, İzmir’den bir mimar arkadaşla gelip ön çalışmayı yaptı. Harcamamız gereken rakamı bile tespit ettik.
Tüm toplantılara, benden sonra başkan olacağı için Gülkız Tulay’ı da dahil ettik.
Seçim oldu, TSF’de görevim bitti. Nasıl olsa benden sonraki arkadaşlarım da bizim vizyonumuzu, misyonumuzu taşıyorlardı…
Satranca daha geniş alanlar lazımdı. Federasyon Atatürk Satranç Merkezine sığmıyordu… Hiç aklımızdan geçmiyordu, Nevzat Süer Satranç merkezine ofis kurmak. Orası satranca aitti.
O yüzden gerekirse biz çıkalım orayı tamamen satranç merkezi yapalım diye düşündük.
Ne oldu?
Hiç merak ediyor musunuz?
Ne oldu diye?
Sizce bu federasyon yönetimi ne yaptı o binayla ilgili?
Neden Satranç Akademisi açılmadı?
Öğrenmek ister misiniz?
Bakın kimler yönetiyor Türkiye Satrancını!