İyi şeyler, kötü şeyler…
7 Kasım tarihinde demokrasi ve hukuk ilkelerine karşı yöntemlerle toplanan TSF Olağan Genel Kurulunun üstünden bir buçuk ay geçti…
Genel Kurulda başkanlığa atanan Gülkız Tulay nihayet bir buçuk ay sonra kurullarını atadı.
Yazılarımı takip edenlerin bileceği gibi, Gülkız Tulay ve yönetimini dünya satranç tarihinin en kötü satranç federasyonu yönetimi olarak görüyorum. Ülkemizde en kötü yönetilen spor federasyonu olduklarına hiçbir kuşku yok.
“Peki ama bu kadar kötü bir yönetim, az da olsa birkaç iyi şey yapmıyor mu?” diye merak edenleriniz için birkaç örnek oluştu.
İlk kez açık ilan ihale
TSF 2017 Türkiye Küçükler ve Türkiye Yıldızlar Satranç Şampiyonasının konaklaması için açık ilan usulü ile ihale yaptı (19 Aralık 2016). Her ne kadar TSF 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabii değilse de (yapı işleri dışında), zamanında bizim ekibimizce kaleme alınan ve halen geçerli olan bir satın alma talimatı var.
TSF 2012-2016 yılları arasında açık davet usulü ihale yöntemini kullanmak istemedi. Örneğin, TSF Genel Kurulunda da eleştirdiğim gibi, satranç takımı, satranç saati, hizmet ve konaklama hizmetleri alımında usulüne uygun ihale yapmadı. Örneğin, satranç takımı ve satranç saatlerini Star firmasından aldı. Bu konuda ülkemizde distribütör, bayii ve üretici olan başka firmalara davet bile yollamadı.
Fahiş fiyatlarla satranç saati alındı. Federasyona ait Satranç A.Ş.’nin sahip olduğu kalıpları yine aynı firmaya verdi, sadece o firmaya satranç takımı ürettirdi. Bunu yapabilmek için Satranç A.Ş.’yi kapattı, komiktir ki, “devlet şirket istemiyor” bahanesiyle %100’üne sahip olduğu şirketi kapatan Tulay, bu kez yine federasyona ait bir iktisadi işletme kurdu. TSF’nin kalıpları, “Satrançla Büyüyorum Spor Kulübü Derneği” için üretilen ve ticari bir bedelle satılan takımlarda kullanıldı. Bundan TSF’nin tek bir kuruş kazancı olmadı. Üstüne üstlük logosu da çamur misali bu takımlarda yer aldı.
Şöyle anlatayım: Eğer TSF yönetimi 4734 sayılı Kamu İhale Kanuna tabii olsaydı, başkanın oğlunu yurt dışına görevli olarak göndermek için aldığı uçak bileti gibi ufak tefek şeyler dışında, aldıkları hiçbir mal ya da hizmet kanuna uygun olmazdı.
Her nedense (?!) TSF yönetimi yeni bir başlangıç yapmış gibi bir ihale açtı…
Bunu iyi bir başlangıç olarak değerlendiriyorum, yönetimde bu başkan ve eskiden kalan kronik kötü ekibinin yer aldığını göz önüne alarak…
Federasyonların ihale kanunundan istisna tutulmasının nedeni sporun gereği olan hızlı hizmet, konaklama alımı gibi konularda serbestlik tanınması…
Ama tabii bu takım ve saat gibi mal alımları için bir gerekçe değil.
Konaklama hizmetini ihale yöntemi ile alan federasyon, bakalım satranç takımı, saati ve diğer mal alımlarını nasıl yapacak?
Bakalım konaklama hizmeti ihalesinden hangi şehir, otel çıkacak?
Takip ediyorum…
Teknik Kurul Başkanı Aykut İlker Mete
Gülkız Tulay yönetiminin bence göreve geldiğinden beri yaptığı en doğru ikinci atama Aykut İlker Mete’nin Teknik Kurul Başkanlığına gelmesidir. Abidin Ünal’dan boşalan koltuğu bir yıldan fazla işgal eden, seçimlerde kulüpleri tehdit eden, bu göreve hangi nitelikleriyle ve deneyimiyle geldiğini bir türlü anlayamadığımız selefinden kurtuldu Türkiye Satrancı. Karabasan gibiydi. Anımsak bile korkutucu. Aylar içerisinde yıllarca geriye gittik yanlış uygulamalar ile.
Ama ne oldu? Gitti…
Birileri sosyal medyada “tetikçilik yapanın sonu budur” diyor… Uygun gibi görünse de ağır bir kelime. Ama her zaman dediğim gibi, satranç camiasının gözünde artık asla aklanamayacak bir isim olarak kalır insan… Herkes yüzüne güler, ama ardından “anımsıyor musun? İki yıl üst üste oynamayan kulüpleri torbaya sokan kişiydi o” ya da “Türkiye Şampiyonasında eşitlik bozma için hızlı satranç diyen kişiydi” ya da “ya o adam var ya kulüp başkanına, taraf olan bertaraf olur dedi” diye konuşurlar. Bu yönetimler gider biz satranççılar kalırız. Birbirimizin gözünün içine bakarız.
O nedenle satrancımız adına bu karardan dolayı Gülkız Tulay yönetimine teşekkür ediyorum. Aykut İlker Mete o koltuğu doldurabilecek en uygun isimlerden birisi. Bakalım, Gülkız Tulay yokken bu camiada yer alan Aykut İlker Mete, bir gün bu yönetim gittiğinde aynı camiada kalacağını göz önüne alarak, satranççı kimliğinden beklenen şekilde kurul başkanlığı yapacak mı?
Eğer yaparsa, bakalım ne kadar tahammül edebilecek?
Peki diğer kurul başkanları?
Merkez Hakem Kurul aynı yönetimle devam ediyor. Kurul üyeleri bir tarafa, dört yıl boyunca hakem atamaları dillere destan olan MHK Başkanının, özellikle hakem kursları, terfileri ve görevlendirmelerinde Başkanın delege hesaplarına uygun kararlar alması düşündürücü. Geçmişe bakınca geleceğe yönelik iyimser olmak zor. Sporda hakem konusunda içiniz rahat değilse, sporun gelişmesi de zor. Adil yarışmadan söz etmek zor. Son dört yılda hakemlik kurumuna satranç sporunda hiç güven kalmadı. Bu MHK ile ve üstelik Aykut İlker Mete ayrıldıktan sonra bu güven nasıl oluşur bilmiyorum. Benim hiç inancım yok. Seçim bitiyor, iki tane hakem adayı, aralarına dillere destan Leyla’nın mecnunu misali akrabaları bir hakem unvanına sahip kişiyi alıp, “şimdi onlar düşünsün” diye paylaşımda bulunuyor. Söylenecek uygun kelimeler var, ama çocuklar da okuyor olabilir.
Başka kurullar da var… En tehlikeli insanlar yanar döner olan insanlardır. Yalan söyleyenlerdir. Ben dostluğunu ebedi olarak reddettiğim bu tür insanların, halen bazı kurullarda koltuklarını devam ettirdiğini görüyorum. Ektiklerimi biçiyorlar, bence yakışıyorlar…
İl Temsilcilerini başka bir yazıda değerlendireceğim.
Türkiye Şampiyonası rezaletini de yazmadan bitirmek istemiyorum yazımı.
Satrancı bilmeyen insanlar yönetimde olunca sonucu bu olur.
10 tane büyük ustası olan TSF, Türkiye Şampiyonasında bir tane bile büyük usta oynatamadı…
Eşitlik bozmalarda ilan edilen “hızlı satranç” deyimi tam bir fecaatti. Mevhum sorunu bu. Aynı rezalet TSF sitesinde de yer aldı. Dünya şampiyonluğu unvan maçının eşitlik bozmasının “hızlı satranç ve ardından oynanacak yıldırım oyunu” şeklinde olacağını okuduk. Bunu yazan satranççı olabilir ama hakem olmadığı için bir şey demek istemiyorum. Ama bunlar büyük hatalar. Anlıyorum, TSF’nin son dört yılda ürettiği hakemler ne satrancı ne de kurallarını ayrıntıda yorumlayamıyor. Anlıyorum, TSF yönetimindeki eski satranççılar, hakemler de bunu anlamıyor, bilmiyor..
Ama ayıptır, büyük ayıp.
Farkı bilmemek çok ayıp, çok…
Neyse ki, bu durum gerçek satranç hakemlerinin uyarılarıyla düzeldi sonrasında…
Nereden tutsan elinde kalıyor. Türkiye Şampiyonasında bir tek büyük usta olmamasını kınıyorum. Bu yönetimden “yağ ne yabayım, ödül de goyduk, oynamıyorlar, hayred bişey” diye sesler gelebilir. Ama devir eskisi gibi değil. 10 tane büyük usta var. Eğer işi bilmeyip adamların maaşını sadece ELO’larına bağlarsan, ekmek parası için oynamazlar…
Neyse ki, Türkiye Şampiyonasını büyük usta ayarında bir isim kazandı! IM Mert Erdoğdu, ustalığını, satranç bilgisi farkını gösterdi…
Bu da iyi bir ve güzel bir şey olarak tarihe not olsun…
Görüşmek üzere…