İzlanda’da devam eden Avrupa Takım Şampiyonasında 6.tur maçlarında ilginç bir tesadüfle hem açık kategoride hem de kadınlar kategorisinde İsviçre ile oynadık. İsviçre, satranç gelenekleri köklü olan, çok güçlü bir federasyon. Birbirine denk olan takımların mücadelesinde Açık Kategoride millilerimiz 2-2 beraberlik sonucunu alırken, kadınlarda güçlü takımımız rakiplerini 3,5-0,5 gibi farklı bir sonuçla saf dışı bıraktı.
Bazen sorular alıyorum, eleştirenler oluyor. “Şu sporcumuz neden sürekli kaybediyor, bu sporcu neden böyle oynuyor” diye… Herkesin ilk bilmesi gereken şey sporcuların hemen tümünün profesyonel olduğu. Erkeklerin tümü, kadınlarda da çoğunluğu yaşamlarını satrançtan kazanıyor. Bu onların mesleği. Bu ifadeden para için oynuyorlar gibi ucuz bir sonuç çıkartmamak lazım. Demek istediğim, bu sporcular, meslekleri gereği her şeyin üstesinden gelebilecek durumdalar. Bireysel oynarken aldıkları sonuçlarla, takım için oynarken aldıkları sonuç, turnuvaya uyumları asla aynı olmaz. Bunun en güzel örneği İzlanda’da düzenlenen Avrupa Takım Şampiyonasında neredeyse dökülen Dünya Şampiyonu Magnus Carlsen.
Bazen öyle bir durum oluşur ki, takımın kazanması için aslında hiç zorlanmaması gereken çok hafif üstünlüğünüz olan bir konumu kazanmak için büyük çaba gösterirsiniz. Kaybettiğinizde bunu anlayacak çok az kişi vardır. Belki hocanız, ya da oda arkadaşınız o kadar. Bir ülke için, hem de böyle büyük bir ulus için oynuyorsanız -ki tüm sporcularımızın bunu çok iyi idrak ettiklerine eminim, yenilgiyi kaldırmak zordur. Kaybettiğinizde turnuva salonunda göstermeseniz de odaya gittiğinizde üstünüzden kamyon geçmiş gibi hissedersiniz. Başınızı ellerinizin arasına alırsınız, alnınız zonklar, titreyen de olur, ağlayan da olur. Yastıkları parçalayan da… Ama yarın turnuva devam eder, oynanması gereken maçlar, temsil edilmesi gereken bir ülke vardır. Bireysel turnuvada kötü giderseniz, eğer iyi bir profesyonel değilseniz, kalan turları belki boşlayabilirsiniz, motivasyon düşüşü olabilir. Ama takım için olmaz, olmamalıdır. Özellikle ulusal takım için.
O nedenle, eleştiri getiren herkesin bilmesi gereken, sporcuların onların getirdiği eleştirinin çok üstünde gayret içinde olmasıdır. Burada federasyona büyük görev düşer. Maçların dışında bir eksik olmamalı, yiyeceği, yatacağı, hocası, mentorü, maddi destekleri anlamında takımın başka bir şey düşünmemesi gerekir. Federasyonun da takımı çok iyi motive etmesi gerekir. Tabii, bu işten anlayan bir federasyondan söz ediyorum.
Açık kategoride; Takımızın süper defansı birinci masada oynayan ustamız Dragan Solak yine beraberlik yaptı. Dragan, milli takımın en yüksek performansla oynayan sporcusu. Ipatov’un beraberliği ve Emre Can’ın kazancı skoru belirleyen sonuçlar oldu. İsviçre’yi yenebilirdik kuşkusuz, ama bazen böyle sonuçlar olabiliyor. Ben millilerimizin kalan maçlarını kazanıp üst sıralarda turnuvayı tamamlayabilecek kalitede olduğuna yürekten inanıyorum. Millilerimiz bir sonraki tur, efsanelerini rafa kaldırdıkları İzlanda ile oynuyorlar.
Şampiyonada Rusya bu kez de Gürcistan’ı saf dışı etti. Rusların bu şekilde ezici bir Avrupa Takım Şampiyonası oynadığını anımsamıyorum. Müthiş gidiyor Rus takımı. Böylece Ruslar 11 puanla lider durumdalar. Rusları, Fransa 10 puanla Azerbaycan 9 puanla takip ediyor.
Kadınlarda, Ekaterina Atalık’ın, Mueller-Seps ile berabere kaldığı oyunun dışında, Betül Kübra ve Khayala oyunlarını kazanarak, zayıf rakibimiz İsviçre’yi farklı yendiler. Böylece 7 puanla 11. sıraya yerleştik. Ancak bu tür güçlü bir rakiple, Fransa ile oynuyoruz. Bu maç bizim için çok önemli. Sporcularımıza başarılar diliyoruz. Kadınlar da Rusya Ukrayna ile berabere kalarak ilk puan kaybını yaşamasına rağmen 11 puanla lider. Açık kategoride olduğu gibi kadınlarda da Ruslar inanılmaz oynuyor. Rusları 10 puanla Gürcistan, 9 puanla Ukrayna ve Macaristan takip ediyor.