Satrançta Kimsenin duymadıkları
İşler güçlerden zaman bulamıyorum. Bu dönemde iş güç yoğun olması çok özel ve güzel bir durum. O nedenle şikayetim yok. Hanım izin verse 24 saat çalışırım. Yorgunluktan yana şikayetim yok. Tek üzüntüm sizlere satranç federasyonun yaptığı saçma sapan uygulamaları, kötü yönetimi, rezaletleri iletememe. Yoksa hiçbir şekilde Gülkız Tulay’da değişiklik yok. Hatta daha da kötü yönettiğini söyleyebiliriz. Federasyonda ipler başkan vekillerinin elinde diyenler var. Gülkız Tulay abesle iştigal ettiği koltuklarda, yönetim acizliği içinde, hiçbir olumlu iş yapmadan Türkiye satrancını dibe itmekle meşgul. Geziyor, tozuyor, el sıkıyor, gülümsüyor… Ama satranç adına zerre kadar ilerleme olmadığı gibi, daha da kötüye gidiyoruz her gün. Umutlar bitmiş. İnsanlara ulufe dağıtılıyor. Küçük bir grup kendi aralarında ihya oluyorlar.
Kara sayfalarda yer alacağını söylememi takiben; korkusundan kendi tarihini yazmak için komisyon kuruyor Gülkız Tulay, başına kendisi gibi birini getiriyor, ama bu arkadaşımız, Türk Satranç Tarihine Gülkız Tulay’ı bir şekilde yerleştirmek için komisyon başkanı olarak görevlendirilmiş kişi, kendisi bu federasyonun asbaşkanıyken yönetiminde yer almış olan Tayfun Talipoğlu’nu unutuyor. TSF Yönetiminde yer alan sevgili dostum Tayfun Talipoğlu, satrancı iyi bilen, oynayan, bir satranççıydı. 2000-2004 arasında TSF yönetim kurulu üyeliği yaptı. Geçen ay Tayfun’u kaybettik. Çok genç yaşta aramızdan ayrıldı, ama TSF sayfasında nezaketen de olsa bir mesaj çıkmadı. Gülkız Tulay’ın kabahati değil bu, onu o koltuğa oturtan benim hatam ve 2016’da tekrar seçen genel kurulun hatası. Yoksa Gülkız Tulay bilse kesin mesaj yayınlatırdı. Bir kötü örnek genellenebilir mi? Belki hayır… Ama aynı durum İbrahim Arıkan ağabeyimiz için de geçerli. MEF okullarıyla yıllarca satranca sponsorluk yapan, o okulda etkinlikler yaptığımız, satranç gönüllüsü ve TSF’nin 2000-2004 yönetiminde görev alan İbrahim Arıkan da bir süre önce aramızdan ayrıldı. Yine TSF’de tık yoktu… TSF sadece tribünlere oynuyor, icraatta sıfır! Yani yakın tarihini bilmeyen, yanında oturanları anımsamayan bir komisyon başkanından tarih yazmasını beklerseniz, sonunda Gülkız Tulay’ın yazdırdığı tarih çıkar.
Durumumuz bu.
Kirsan’ın durumu…
Gülkız Tulay geçenlerde Atina’daydı. Yanında çevirmeni Özgür Solakoğlu ile birlikte. Kirsan Ilyumzhinov’un istifa haberleri ülkemizi sarsarken, Gülkız Tulay bu durumdan bir sonuç çıkaramadığı için çok üzgünmüş.
Biliyorsunuz, daha önceki yazılarımı okuyanlar anımsar, 6 Aralık 2015 tarihinde, Kirsan Ilyumzhinov’un teklifi ve FIDE yönetiminin onayıyla, başkanın yetkileri başkanvekiline devredilmişti.
Gülkız Tulay, “şark kurnazlığı” yaparak, yine aynı çevirmenle birlikte bu durumu kendi hanesine yazmak için devletini, kamuoyunu aldatıcı demeçler verdi. “Görevden aldırdık”, “ülkemizin çıkarlarını savunduk”, “Ermenistan ve Rusya karşı çıktı ama biz bastırdık” gibi akla ziyan safsatalar, bizzat federasyon başkanı tarafından, Genel Müdürlüğe, Bakanlığa, basına ve kamuoyuna servis edildi. O kadar ileri gidildi ki, Yunanistan Satranç Federasyonu Başkanı, FIDE Başkanvekili Makropoulos’un “bundan sonra FIDE’nin kontrolü Türklerin eline geçti” gibi, gerçeklerle tamamen zıt, alakasız ve ilgisiz bir haber bile basınımızda Gülkız ve çevirmenin servisiyle yer aldı.
Açık ve net şekilde devletimiz aldatıldı. Genel Müdürlük aldatıldı. O gün Rusya ile ülkemiz arasında uçak düşürme krizi nedeniyle var olan gerginliği, “tribünde maçı seyrederken golü ben attım diyen Gülkız Tulay” hanesine yazdırmak istemişti. Ancak gerçekler ortaya çıkınca, Gülkız Tulay ve Özgür Solakoğlu’nun ne kadar doğru söyleyen kişiler olduğu da öğrenilmiş oldu. Ne ilginçtir ki, 6 Aralık 2015’te Gülkız Tulay toplantıda karar alınana kadar tek kelime etmemişti. Yani hiç konuşmadığı toplantıda sonucu kendisine çevirmeye kalktı.
Bu kez toplantı 26 Mart 2017 tarihinde yapıldı. Gülkız ve çevirmeni yine oradaydılar. Yediler, içtiler, afiyet olsun. Benim kaynaklarımın bana dediğine göre bu kez kulakları çekildi. Topa fazla girmeyin kenarda oturup uzonuzu için dendi. Onlar da ses çıkartmadan izlediler olayları. Aranızda TSF Başkanının Atina’da FIDE Yönetim Kurulu toplantısında olduğunu duyan var mı? Hiç basında haber okudunuz mu? Rusya ile aramız çok iyi bu günlerde.
Yoksa, kimbilir şöyle haberler okuyabilirdiniz: “Kirsan’a istifa et yoksa seni atarım dedim, korktu istifa etti” “Makropoulos: ‘ben size demiştim, Türkiye FIDE’de kontrolü eline alacak’ dedi”, “Gülkız’ın fendi Kirsan’ı yendi” gibi Zaytung haberleri okuyabilirdiniz. Ancak ne var ki, FIDE yönetiminde de, TSF’de olduğu gibi bir koltuk abesle iştigal ediliyor.
Kirsan benim yakın arkadaşım. Kendisine 11 Ağustos 2014 akşamı tüm bunları söylemiştim. Başına gelecekleri. Beni dinlemedi. Şimdi bana hak veriyor. “Haklıymışsın” diyor.
Kirsan’ın istifa ettiğine ilişkin yorumlara karşı benim yorumum şu:
Kirsan Nikolayevich Ilyumzhinov, benim satranç aşkımla yarışabilecek kadar satrancı sevdiğine inandığım bir kişi. 1995 yılından bu yana, resmi rakamlarla (!) FIDE’ye ve satranca 70 milyon dolar harcamış zengin bir iş adamı, devlet adamı. Yerine hazırlanan kardeşimizi de çok seviyorum, mükemmel bir insan, satranç aşığı bir dostumdur. Ama Kirsan ile ilgili hesaplarda herkesin yanıldığını düşünüyorum. Bakalım zaman ne gösterecek?
Kulağıma gelenler…
Etrafta söylenti çok, TSF kaynaklı söylentilere göre, bana yazı yazmama cezası verilmiş. Yok efendim, uyarı almışım. Hadi ya!
Buna verecek yanıtı altı yaşından beri ezbere bildiğim bir kıtadan esinlenerek yazıyorum:
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.
Bizde böyle.. Korkan bunlar gibi olsun…Yukarıdaki dedikoduları üretenlere diyeceğim tek şey, haddinizi bilin!
Satrancımız bir gün doğru ellere geçecek! Çok uzun olmaz merak etmeyin.. Gülkız Tulay ve çevresinde Türk Satrancından nemalananlara söyleyeceğim tek şey, yanlışlarınızın hesabını vereceksiniz! Abesle iştigal ettiğiniz koltuğun tadını şimdi çıkarın, zamanı gelince hukuk önünde hesabı sorulur size.
Yazacağım ilk yazıda milli takım antrenörlüğü rezaletini dile getireceğim..
Şimdi ne yapıyoruz?
Her yazımızın sonunda olduğu gibi hep birlikte haykırıyoruz.
“Yazıklar olsun sana nankör insan!”