Lisansta Doktor Kontrolü için TSF Ne Yapmalı?
Son günlerde yoğun bir şekilde lisans için doktor kontrolü tartışması var. Bu federasyona kızgın ve canı yanan bir dostumuz bu konuda şikayette bulunduğu için Genel Müdürlük yasada yazan ve bence TSF’yi bağlamayan 21nci maddeye dayanarak, lisans çıkartılması için doktor kontrolünü şart koşmuş. Aslında Genel Müdürlüğün böyle bir şeyi bağımsız spor federasyonlarına talimat şeklinde yöneltme şansı yok. Yetkisi yok. Nedeni açıklayayım.
Okunsun, Genel Müdürlük Hukuk Müşavirliğine, Teftiş Kuruluna gitsin, Spor Bakanlığının uzmanları okusun, belki konu anlaşılır ve düzeltilir. Çünkü TSF bu konuda yetersiz, bilgisiz kişiler tarafından yöneltiliyor. Koltuklarını korumak için “he” demekten düşünmeye vakitleri yok, hukuk danışmanları yetersiz, başkanı eğitimsiz ve bilgisiz. Aydınlansın herkes. Genel Müdürlük de umuyorum bu yetersiz federasyonu oradan yollar da sporun gereksinimlerini kendilerine doğru ifade eden satranççılar gelir yönetime.
3289 sayılı Ek-9’ncu maddesiyle Bağımsız Spor Federasyonları tanımlanmıştır. Aslında bu madde ilk kez Nisan 2004 tarihinde yasaya eklenmiş, o zaman “Özerk” olarak tanımlanan spor federasyonlarının, spora dair her konuda kendilerine özgün kuralları yasama hakları verilmişti.
Bağımsızlık, Özerklikten güçlüdür
Ek-9’ncu maddedeki ilk değişen tanımlardan birisi özerkliğin, bağımsızlığa çevrilmesi oldu. 2011 yılında yapılan bu değişiklikle Federasyonlar daha da güçlü hale geldi. Hukuki olarak federasyonların mahkemelerde sıkıntı çekmemesi için de Tahkim Kurulu yeniden tanımlandı ve Tahkim Kurulu kararları Anayasada nihai olarak belirlendi. Yani ülkemizde hukuk mahkemeleri ve süreçleri içerisinde Anayasa Mahkemesine başvurulamayacak nadir hukuki sonuçlardan bir grubu da Tahkim Kurulu kararlarıdır.
Yasaya dönelim. 3289 Sayılı Yasa’da sporcu lisansı 22nci maddede tanımlanıyor.
Sporcu lisansı
Madde 22 – Sporcuların yarışmalara katılabilmeleri için lisans almaları şarttır. Spor yapmaya ve müsabakalara katılmaya elverişliliği sağlık raporu ile tevsik edilmeyenlere lisans verilmez.
Bu madde spor federasyonlarını ve sporcuları bağlar ama Bağımsız Spor Federasyonlarını bağlamaz. Ek-9’ncu maddeyle bağımsızlıkları yasal güvence altına alınan spor federasyonlarına, bu gücün verilmesinin nedeni, spor federasyonlarının her birinde her sporda farklı kurallar olması, o sporun doğasına uygun şekilde uluslararası spor federasyonu tarafından belirlenen kuralların ve ilkelerin uygulanabilmesine olanak tanınmasıdır.
Dünyada hiç bir ülkede satranç sporu için doktor kontrolü gerekmez. Bunu talep eden kişi her kim olursa olsun önce onun doktor kontrolüne gereksinimi vardır.
26 Aralık 2004 tarihinde Özerk Federasyon olarak ilk genel kurulumuzu yaptıktan sonra, yeni yönetim olarak aldığımız ilk karar sporcu lisanslarının federasyon tarafından çıkartılması (daha önce il müdürlüklerince çıkartılıyordu) ve lisans ücreti alınması, doktor kontrolünün de kaldırılmasıydı.
Bu kararı 1 Ocak 2005 tarihinde uygulamaya başladık. Hiç unutmuyorum 3 Ocak 2005 günü Ece Ekim 2,5 aylıkken kangurusunda göğsüme asılıyken markette alışveriş yapıyordum, zamanın Genel Müdür Yardımcısı vekillerinden birisi beni aradı. Bana “lisanslardan ücret aldığımızı, il müdürlüklerinin değil, bizim çıkartmamızın kabul edilemez olduğunu, doktor kontrolü olmadan lisans çıkartmanın yasaya aykırı olduğunu, derhal sona erdirmemizi istediğini” belirtti. Kendisine uygun yanıtı verdim. 6 Ocak sabahı soluğu Genel Müdürümüzün yanında aldım. Genel Müdür o kişiyle gerekli konuşmayı yaptı ve bir daha bu konu açılmadı. Özerkliği bu ülkeye kazandıran zamanın genel müdürü Mehmet Atalay’ı, arkasındaki gizli kahramanları, özerkliğin önündeki bakanlığı sevgi ve saygıyla anıyorum.
Ama sanıyorum, günümüz spor genel müdürlüğü yönetimi olayın farkında değil. Aklın yolu bir. Açıkçası satranççı olmadığını her fırsatta dile getiren ve federasyona çok kızgın bir dostumuzun bu maddeyi öne çıkartmasının ardından, bağımsızlığını bilmeyen TSF yönetiminin de satrancı zerre kadar umursamaması, bu konuda hukuk, spor ve mevzuatı bilmemesi, genel müdürlüğe derdini anlatamaması olayı bu duruma getirdi.
Doğrusu nedir?
Doğrusu bağımsız spor federasyonlarının ülkemizde tabii olduğu bu tür mevzuatın uluslararası spor federasyonunun mevzuatına uygun olmasıdır. Yani FIDE ve/veya ECU bu konuda ne olacağını belirler. Yani TSF istemedikçe (!) kimse sporcuları lisans çıkartmaya zorlayamaz. Bu konuda tek yetkili organ TSF Genel Kuruludur.
Ne yapmak gerekir?
TSF Yönetim Kurulu tarafından FIDE’ye bir mektup yazılarak, satranç sporu için lisans çıkartma sürecinde doktor kontrolünün şart olup olmadığına dair bir yazı alınmalıdır. Tabii genel müdürlüğün ısrar ettiğini varsayıyorum.
Bu yazının sonucunu biliyoruz. FIDE gerek olmadığını yazacaktır. Bunun ardından TSF Yönetim Kurulu lisanslar için doktor kontrolüne gerek olmadığına dair bir karar alır. Bu kararı resmen Genel Müdürlüğe iletir.
Eğer Genel Müdürlük FIDE talimatlarında olmayan ve uygulanmasının anlamsız olduğu bu “doktor kontrolü işleminin yapılması” konusunda ısrar ederse, o zaman TSF; Genel Müdürlüğe karşı tahkim kuruluna gider.
Çünkü Genel Müdürlük ile Federasyonlar arasındaki anlaşmazlıkları Tahkim Kurulu çözer. Tabii güldüğünüzü biliyorum. Kendisine dokunulmasın diye ne denirse ikiletmeden yapmaya hazır, Karaman’da kulüp ödeneklerini, il temsilcisine açtığı politik borca karşı mahsup eden ve ceza davası konusu olacak bir eylemde bulunan başkan, kendisini genel müdürlük orada tuttuğu için böyle bir işe girer mi?
Gülsevil Yılmaz’ın Dünya Satranç Olimpiyatlarında devlet göreviyle ülkemizi temsil ederken aldığı başarının, satranç tarihinde yer almasını talep etmesine karşılık, önce bu talebi reddedip, sonra da mahkemede “satrançta olimpiyat yok” diyen basiretsiz, bilgisiz ve yetersiz bir yönetimden bunu bekler misiniz?
O yönetim genel müdürlüğe karşı sesini bile yükseltemez, çünkü orada olmalarının tek nedeni bu kadar başarısız olmalarına karşılık, genel müdürlüğün ısrarla görmemezlikten gelmesi. Sizce seslerini yükseltebilirler mi?
Tabii ki hayır. Genel Müdürlüğe karşı direnemezler. Ama ben direniyordum, biz direniyorduk. Doğru olanı açıklıyorduk. Açıkladığımızda kimse reddetmedi bizi. Yani bu ülkeyi bizim kadar bu genel müdürlük de seviyor ve inanıyor. Aynı takımdayız. Yeter ki açıklamasını bilin. Abesle iştigal ettiğiniz koltuğu değil, yönettiğiniz sporu düşünün. Aramızdaki fark da o. Önce satranç mı, yoksa abesle iştigal ettiğin koltuk mu? Bunun kararını vereceksin.
Devam edelim…
Diyelim ki, Spor Tahkim Kurulu federasyonun aleyhine karar verdi, o zaman ne olacak?
Onun da yolu açık. CAS’a gidecek TSF… Hukuk böyle işliyor.
Çünkü uluslararası spor federasyonlarının mevzuatı ülkemiz hukukunun üstündedir.
16 yaş altına ücretsiz lisans çıkartılması örneği
2011 yılında Genel Müdürlük bir talimat yayınlayarak, 16 yaş altından lisans ücreti alınmaması için bize direktif verdi.
Benim yönetimim buna uymadı, biz lisans ücreti toplamaya devam ettik. Gerekçesini yazılı olarak açıkladık ve bu konuda kararın TSF Genel Kuruluna ait olduğunu, yönetim olarak değiştirme yetkimiz olmadığını belirttik.
Bunun bir kaç nedeni vardı:
- Bu konuda karar verme yetkisi bize (yani Genel Kurula) aitti. Bu yetki bir kez tartışmaya açılırsa bir daha elinizde tutamazsınız. (Gülkız Tulay bir lider değil, bir başkan bile değil, seçilmedi bile 2016 yılında atandı, atanan kişinin böyle bir inisiyatifi olamaz, onlar sadece kişisel hırsları için işgal ettikleri koltuklarını düşünür)
- Eğer 16 yaş altında lisans ücretini kaldırırsanız, daha doğrusu lisansı sıfır bedelle çıkartmayı olanaklı kılarsanız o zaman bir kıymeti kalmaz. Bugünkü gibi kimsenin gerçekten sayısını bilmediği kadar lisans çıkartılır, belki de çıkartılmaz, ama çıkartıldığı söylenir. Bizim dönemimizde bu asla olmadı. Evet toplu lisans çıkartma yaptık, ama bedeli ödendi.
- Lisans bedeline karşı biz sporcuya bir şey veriyorduk, bu federasyon fahiş lisans ücretleri alıyor ve hiç bir şey vermiyor.
- Bizim dönemimizde lisans ücretini ödeyemeyecek durumda olanlar il temsilcilerinin önerisiyle bedelsiz lisans çıkartabiliyordu.
Peki ne oldu? Gülkız Tulay’ın ilk uygulamalarından birisi bu direktife boyun eğmek oldu. Doğruysa tabii yapılsın ama doğru değildi. Ardı arkası gelmedi.
Şimdi bu kuyuya bir taş atıldı. Bir de lisans belgesi şartı ileri sürülüyor. Bu da yanlış. Yasada ne yazarsa yazsın, bu sporun nasıl yönetileceğine TSF Yönetim Kurulu, aslında yetki aldığı en üst düzey organ olan TSF Genel Kurulu karar verir.
Ama Genel Kuruldaki delegelerin soy adları Narman, Tulay, Kaya, İmamoğlu, Beştaş gibi akrabalarından ve eş dosttan kaynaklıysa, yani sporu değil işgal ettikleri koltukları düşünenlerin karar verdiği politik genel kurullar varsa, yani TSF Yönetiminde Batum’da aldığı harcırah ile “harcırahımı alırım denileni yaparım” diyerek her karara boyun eğen sporla ilgisiz başkanvekilleri ve yöneticiler varsa sonuç bu olur.
O genel kurulda gerçekleri söyleyenleri darp edenlerden medet ummayın.
Dostlarının darp edilmesine sessiz kalan yorumcuların tepkileri de özde değil sözdedir. Onlar yarın bahar geldiğinde, “Ali Nihat sen haklıydın” diyecek kadar yüzü kızarmayacak arkadaşlarımızdır.