2016 TSF Genel Kurulu – Aynı tas, aynı hamam
2016 Mali Genel Kurulunun üzerinden bir ay geçti. Dünya Satranç Tarihinin en kötü federasyon yöneten başkanı olduğuna inandığım Gülkız Tulay ve satranç ile ilgisi olmayan yönetimi, tekrar seçilmeleri için demokrasi ve etik içerisinde asla kabul edilmeyecek, hukuki olarak tartışmaya açık bir çok şey yaptılar.
Kulüplere baskı, rakip adaydan bilgi gizlerken makamda oturmanın verdiği her türlü avantajı kullanmak, seçim gezilerini federasyon kaynaklarıyla görev adı altında yapmak, baskın yapar gibi haber vermeden kura çekmek, kura çekimindeki hukuki ihlallere karşı başka hukuk ihlalleriyle önlem almak, delegelere baskı yapmak, genel kurulda delegelerin konuşmasını engellemek, muhalefete ilişkin çirkin dedikodular üretmek, tacizde bulunmak, kulüpçülük v.b. bir çok şey yaptılar.
Aslında başka federasyonlar da vardı, benzer şeyleri seçimlerde yapan. Yani, Gülkız Tulay ve ekibi kendilerine olan politik desteği de kullandılar.
Ben satrancın yaşamda en önemli öğretilerden birisi olduğuna inanıyorum.
O nedenle, satranç tahtasında taş dizmesini bilmeyen insanların, federasyonumuzda bu koltukları işgal etmek için yaptıkları bu eylemler beni çok şaşırtmıyor. Üzüyor, ama şaşırtmıyor.
Ama onların yanında, defalarca Türkiye Şampiyonu olmuş, iftihar edilecek geçmişi olan bir emektar sporcunun, hakemlerin, antrenörlerin yer alması çok şaşırtıcı. Satranç ile bunu bağdaştıramıyorum.Bu sanki şöyle bir şey: Maç sırasında imkansız hamle yapıyorsunuz, bir taşa dokunuyorsunuz ve başka bir kareye oynayıp oyunu kaybedeceksiniz, kimse görmedi diye geri alıyorsunuz.
Satranççı önce kendisi için ahlaklı olmak zorundadır. Ayrıca bu ülkede aydın bir insanın, spor içerisinde kendisine edinmesi gereken tek düstur “Zeki, çevik ve ahlaklı” olmaktır.
O nedenle, Yönetime giren aktif bir hakem ve emektar bir sporcuyla ilgili söyleyeceğim tek şey, satranç tarihinin kara sayfalarında yer alacaklarıdır. Bu şahsi görüşüm.
Bu günler geçer… Güce tapanlar güce kurban olurlar.
Haaa.. Geçenlerde bir dostum “Özgür Solakoğlu -2” yazısını bekliyoruz dedi… Yazmaya bile değmez..
Bakın nasıl çıktı o çirkin davranışların arkasındaki motivasyon ortaya.
Bence bu arkadaşımız, benim değerlendirmeme göre, bu yönetime en çok yakışan yönetim kurulu üyesi oldu. Hayırlı olsun…
Ben Genel Kurulda, yönetimin lehinde konuşan son delege olan Kıyasettin Aydın dostumun desteğini de böyle değerlendiriyorum. Listelere baktığımızda karşılığını görüyoruz. Gülkız Tulay’ın tarzı, karşısında dört yıl boyunca tarafsız kalmayı başarabilen kişileri de, aynı yöntemleri kullanarak taraf olmaya itti. “Nasıl olsa tek aday ve dört yıl daha yönetimde olacak, mühür onda olacak, o zaman dışarıda durmamak lazım artık” popüler bir karar verme motivasyonu olmuştur.
Genel Kurulda yönetim aleyhine yaptığım konuşmada, şahsıma yönelik olarak TSF Başkanı Gülkız Tulay tarafından Şubat ayı başında yapılan çirkin ithamları dile getirdim. Gülkız Tulay bu konuda “hayır demedim” şeklinde bir ifadede bulunmadı.
Eğer bana karşı yapılan bu “yalan”, “çirkin”” “ahlak dışı” saldırı Mustafa Eroğlu veya Kıvanç Güngör’e ya da başka bir dostuma yapılsaydı, ben bedeli ne olursa olsun o ortamda durmaz, bunu reddetmeyen bir kişinin ekibinde yer almazdım. Yazıklar olsun bu iki kişiye de…
Federasyonumuzun, atanmış başkanımızın ve kendilerine biat eden güruhun durumu budur.
Benim için genel kurul, TSF Başkanı Gülkız Tulay’ın atanması için düzenlenmiş bir etkinliktir.
Gülkız Tulay “atanmış başkan” lafına tepki gösterebilir, ama öyledir.
Yoksa seçimi demokrasi ile kazanacak cesareti olsaydı, rakip aday çıkmasına gayri hukuki ve antidemokratik şekilde müdahale etmezdi.
Dünya federasyonlarının birkaçında seçimsiz olarak federasyon başkanı atandığını biliyoruz. O nedenle hoşumuza gitmese de, bu bir yöntemdir.
Ama bir insan nasıl gelirse bir koltuğa öyle gider. Geldiği koltukta demokrasiyle kalamayacağını anlayınca bu yöntemlere başvurması da beklenir.
Genel kurulda alınan iki karar tamamen hukuk dışıdır ve yarın bir gün, önceki yönetimde olan herkesin hesap vermelerini gerektiren kararlardır.
Satranç A.Ş.’nin kapatılıp yerine bir iktisadi işletme kurulması dikkatle göz altına alınması gereken bir husustur. Satranç A.Ş.’nin kapatılmasının ardındaki gerekçe bana göre ardından kurulan “Satrançla Büyüyorum Spor Kulübü Derneği” nin ihya edilmesidir.
TSF’nin gayrimenkul alım satım yetkisi alarak, Or-An sitesindeki binamızı SGM’ne devretmesi mali olarak büyük bir hata olsa da hukuki olarak doğru olabilir. Ancak, kaybedilen davayla ödenmesi gereken tazminatın sorumlularından tahsil edilmesi gerekir. Zararın nedeni kişiler olmasına rağmen, devletçe ödenmesi bir çözüm olamaz. Takipçisi olacağım…
Denetim Kurulu Başkanı ve Denetim Kurulu da benim gözümde ibra edilmeyi hak etmemektedir. TSF’nin Denetim Kurulunun başında, SGM 1.Hukuk Müşaviri olması, federasyonumuz genel kurulunca seçilmemiş, atanmış bir kişinin olması, demokrasideki en temel ilke olan kuvvetler ayrılığına aykırıdır. Bu nedenle TSF’nin denetimi de demokrasi açısından kabul edilebilir değildir. TSF Denetim Kurulu yapmış olduğum belirli konulardaki denetim taleplerini değerlendirmemiştir.
Umuyorum, ne kadar süre o makamda kalacağını bilmediğimiz Gülkız Tulay ve ekibi Türk Satrancına zarar vermek yerine doğru şeyler yapmaya başlarlar.
Bir ayda gördüğümüz akıl dışı saçmalıklar her ne kadar aksi şekilde düşünmeme neden olsa da, hayırlı olsun diyorum. Hayırlı olmadığını açık ve net olarak görmeme rağmen.
yarın…. Değişen bir şey yok…