Şampiyonunu reddeden Federasyon

Share Button

Gülsevil Yılmaz ülkemiz satrancının önemli isimlerinden birisiydi. Çocukluk arkadaşım olan Gülsevil, rahmetli Lütfi Yılmaz hocamızın üçü de Türkiye Şampiyonu olan evlatlarının en küçüğüydü. Ortanca kardeş IM Turhan Yılmaz (1978, 1979, 1986, 1989, 2004) olmak üzere 5 kez,  ablaları Gülümser Yılmaz Öney (1973, 1974, 1975, 1976, 1977, 1978, 1979, 1981, 1982, 1984, 1986) olmak üzere 11 kez, Gülsevil Yılmaz Dombaycıgil ise 1983’de Türkiye Şampiyonu olmuştu. (Kaynak: Usta Adayları İçin İlk Adımlar (Ali Babanın Satranç Dünyası), Ali Nihat YAZICI, Ekim 2017 edinmek için ZUMBUL)

Lütfi Amcanın ruhu şad olsun, ışıklar içinde uyusun. Kendisi bize de öğretmenliği, insanlığı ile her zaman bir baba gibi davrandı. Türk satrancına katkısını unutmamız olası değil.

Tabii bizim unutmamız olası değil, satrançla ilgisi olmayan, aldıkları devasa mirası tahrip eden TSF Başkanı ve “yönetim kalitesinde” eşi dünyada bir tane daha olamayacak olan yönetimi için bu söz konusu değil. Akılları sıra 12 yıllık başkanlığım dönemini silmek için web sitemizden 100 yıllık tarihimizi yok ettiler.

Gülsevil Yılmaz Dombaycıgil sadece Türkiye Şampiyonu olmakla kalmadı, ülkemizi defalarca milli sporcu olarak temsil etti. Balkan şampiyonaları, uluslararası turnuvalar ve satranç olimpiyatları.

1976 Libya Satranç Olimpiyatlarında Altın Madalya

1976 yılında FIDE Olimpiyatları İsrail’e verdi. Bu başta Sovyetler Birliği, Doğu Bloku olmak üzere tüm Arab dünyasının olimpiyatları boykot etmesine neden oldu. Türkiye’de bu boykota katıldı ve Hayfa’da düzenlenecek olan Dünya Satranç Olimpiyatlarına Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in Oluru ve hükümetin talimatıyla katıldı.

Trablus’da; Açık kategoride IM İlhan Onat, Ergun Gümrükçüoğlu, Ali İpek ve Feridun Öney’den oluşan takımımız, Kadınlarda ise Gülümser Yılmaz, Gülsevil Yılmaz ve Joan Arbil şanlı bayrağımızı dalgalandırdı!

Açık Kategoride 34 ülke arasında 5nci, Kadınlarda ise şampiyon olduk.

Ülkemiz Libya’da 1976’da düzenlenen Satranç Olimpiyatlarında kadınlarda altın madalya kazandı.

Öncelikle aramızda olmayan milli sporcularımızın ruhu şad olsun, anıları bu federasyona rağmen yaşayacak, ne Gülkız Tulay ne de dünya satranç tarihinde kalitesi nedeniyle eşi benzeri olmayan yönetimi, satranç tarihindeki değerlerimizi unutturamayacaklar. Kendileri de asla unutulmayacak emin olsunlar. Nasıl anımsanacaklarını ileride göreceğiz.

Gülsevil Yılmaz yaşamını yıllar önce Şükrü Dombaycıgil ile birleştirdi. Kendilerine mutluluklar diliyorum. Sevgili arkadaşımın dünya tatlısı bir eşi var tanımanızı isterim. Dün beni ziyaret ederek şereflendirdiler. Şükrü bey eşinin madalyaları ve kupalarıyla övünç duyuyor kuşkusuz. Bunlardan birisi de Olimpiyatlarda alınan altın madalya. Şükrü bey bundan iki yıl önce bu başarının TSF web sitesinde yer almadığını görerek Federasyona başvuruyor.

Bundan sonrası çok ilginç…

“SİZİN ASIL AMACINIZ NE?”

TSF yönetimine verdikleri dilekçeyle 1976’da oynanan olimpiyatta alınan sonucun tarihe geçilmesini istiyorlar. Talepleri aynen şöyle: “…. Libya’da Tripoli’de oynanan Satranç Olimpiyatlarında Türkiye Kadın Milli Takımı olarak aldığımız şampiyonluğun tescili...”

Şimdi bunda ne var diyeceksiniz. 1453’de Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’u fethetti. Yani dünyada bunu tarihinde göstermeyen ülkeler var, ama fethetti! 1923’de Türkiye Cumhuriyeti kuruldu, birilerini rahatsız edebilir ama oldu bu, Cumhuriyet kuruldu. 8 Ağustos 2008’de Mustafa Yılmaz GM Suat Atalık’ı İzmir Open’da yendi, Suat anımsayınca uykuları kaçıyor ama yendi işte.

Yani tarihte bir çok şey oluyor, birileri kabul eder, birileri etmez ama bunları değiştiremezsiniz.  Olan olmuştur.

Gülsevil neden bu talepte bulunuyor? Neden böyle bir talep oluyor? Olayın üzerinden 42 yıl geçmiş, olmuş bitmiş.  Talep var çünkü tahrifat da var. Olabilir, belki katılan takımların tümü zayıftı, asıl güçlü takımlar Hayfa’ya katıldı. Ama bu mantıkla bakarsanız, Atlanta Yaz Olimpiyatlarının, Moskova Yaz Olimpiyatlarının da sonuçlarında soru işaretleri arayabilirsiniz. Maalesef spora politika katılınca bu tür şeyler oluyor. Hayfa’da birinci olan İsrail Kadın takımının başarısı yanına soru işareti konulmuyor. Kimse kalkıp, Doğu Bloku yarışmamıştı, sayılmaz demiyor.

Birileri tarihle oynuyor, tarihi silmeye çalışıyor. TSF Başkanı ve ekibi kasıtlı ve bilinçli olarak var olan tarihimizi değiştirmeye çalışıyorlar. İki yıldır birisini politik nedenlerle başkanı yaptıkları komisyon yatıyor. Ben iyi tanırım, bu komisyon başkanından çıksa çıksa tetris tarihi çıkar. Çıkınca görürsünüz..

Her neyse bu durumda siz olsanız ne yaparsınız? Akıllı bir Başkan ve bu ülkeyi yıllarca kendi parasıyla temsil etmiş böyle kıymetli ve emektar bir sporcuya bir berat verir, isteğini uygun şekilde yanıtlar ve onurlandırır. Yakışan ve doğru olan budur.  Ama nasıl Gökçen Dördüncü’nün herkesi yenerek şampiyon olduğu turnuvada altın madalyasını, mahkemede aldığı hakkını hala vermedilerse, tarihimize de aynı uygulamayı yapıyorlar. TSF Başkanına talep gidiyor.

Ama durun!  Bu TSF! Yönetimde o takımda oynamamış olan Nilüfer Çınar Çorlulu var!

Nilüfer Çınar Çorlulu, sanırım böyle bir görev kendisine verildiği için ya da görüşü sorulduğu için, Şükrü Beyi arıyor ve resmen hesap soruyor: “Sizin asıl amacınız ne?”. 

Nilüfer Çınar Çorlulu, öküz altında buzağı aranmaz. Ne yapalım siz yoktunuz o tarihte, oynayamadınız o takımda, ama onlar şampiyon oldu. Eğer rahatsız oluyorsanız, üzerine bir bardak su içip bunu kabul etmeniz lazım. Nasıl sizin zamanınızdaki başarılarınızla iftihar ediyorduysak (2 kişi bulup 3 kişiyle düzenlenen 2018 Türkiye Emektar Kadınlar Şampiyonluğu hariç), bu başarı da ülkemizin hanesine yazılmış, tarihinde yer almış.

42 yıl önce düzenlenmiş bir organizasyonu tescil ettirmek istemekte ne yanlış amaç olabilir? Ödül olamaz, devlete bağlı değildik, yönetmeliğe girmez, üzerinden 42 yıl geçmiş! İçinde bulunduğumuz yüzyıl değişmiş yahu!

2017 Avrupa Şampiyon Kulüpler turnuvasında olduğu gibi ELO’su olmayan sporcunun millilik belgesi alıp devletten burs alması olamaz. (Ben şikayetçi olduğum için hala millilik belgeleri verilmedi yarışanların).

500 Türk sporcu 80 yabancı sporcunun oynadığı ve hiç yabancı sporcuyla karşılaşmadan şampiyon olunan ve İstanbul Yaş Grupları Birinciliğinden zayıf Avrupa Şampiyonalarını (Konya 2015) kabul edeceksin, sen satrancı heceleyemezken alınan şampiyonluğa, üstelik hiç bir maddi beklenti olunmadan edinilen bu başarıya, “SİZİN AMACINIZ NE?” diye soracaksın. Pes doğrusu.

Nilüfer Çınar Çorlulu rahatsız da olsa, 1976 Libya Satranç Olimpiyatlarında kadınlarda şampiyon olduk. Kusura bakmasın yani.

Tekrar söyleyeyim Nilüfer Çınar siz yokken,  ulusal kadın takımımız Libya’da Trablus’ta olimpiyatta, 1976 yılında şampiyon oldu.

Sevgili Gülümser’e, sevgili Joan’a ve Gülsevil’e bu başarıyı bize yaşattıkları için Türk Satrancı adına şükranlarımı sunuyorum. Başarıları asla unutulmayacak, unutturulamayacak.

İşte böyle sırf kendinizi öne çıkartmak üzere tarihi Gülkız ablanızın istediği gibi yazmaya kalkıp, akışı yok ederseniz bir yerden patlar elinizde kalır.

Durum ne peki?

Gülsevil Yılmaz ile TSF mahkemelik oldu. Onu da konuşuruz sırası gelince. Ama TSF’nin mahkemeye savunma için ne yazdığını öğrenseniz yüzünüz kızarır.

“Satranç olimpik spor değil ve olimpiyadı yok!”

Neyse ki, Gülkız Tulay, Solakoğlu ve Çınar’dan tahtadaki taşların değişmesini istemiyor. İsterse ne olur bilinmez. Ne de olsa bu iki arkadaşın satrançla bir ilgisi kalmadı.

Eninde sonunda bu başarı tescil edilecek. Nilüfer Çınar çok yaşasın umarım, ömrü uzun olsun, törenine onu da davet edeceğim!

Share Button