Gözdağı!

Share Button

Geçen hafta başında, Genel Kurulda yanıtlanması için Denetim Kuruluna bazı sorular yönelttim. Soruları sormamın ardından, Federasyonun Mali Müşaviri beni aradı.

Satranç A.Ş.’nin kapatılması için tasfiye komisyonunun çalıştığını, kapatma işleminin sonuna gelindiğini, geçmişe doğru evraklara baktıklarında 2011 yılında Federasyon ve Satranç A.Ş. arasında bir kaç faturadan dolayı mutabakat yapamadıklarını belirtti.

Buna göre; 2011 yılında Satranç A.Ş.’den kesilen 5 fatura, Satranç A.Ş.’nin defterlerine işlenmemiş, ancak TSF’nin muhasebesinde kayıtlıymış. Ama Satranç A.Ş.’nin defterleri bembeyazmış.

Federasyonun mali müşavirinin bu soruları bana yönlendirmesindeki zamanlama çok manidar.

İsterseniz hem kendisine verdiğim yanıtı hem de ve daha öncesinde size bazı gerçekleri anlatayım.

Satranç A.Ş. ile TSF arasındaki ticari ilişki

Bilmeyenler için anımsatmakta yarar görüyorum. Satranç A.Ş. kapatılmadan önce %100’ü federasyona ait bir şirketti. 2012’ye kadar, yönetim kurulu üyeleri fahri olarak çalışan ve TSF yönetimindeki kişilerden oluşan bir şirketti. Temel ticari faaliyeti, hem ülkemizde hem de dünyada “okulda satranç” etkinliklerinden dolayı oluşan satranç sınıflarındaki takım ihtiyacını karşılamaktı. Kurulduktan kısa süre ticari olarak karar geçti. Hazır müşterileri vardı. En önemlisi kuşkusuz federasyondu. Her yıl yaklaşık olarak 30.000-50.000 arasında satranç takımı, Türkiye İş Bankası sponsorluğunda tesis edilen satranç sınıfları için federasyona satılıyordu.

Ayrıca lisans kampanyası,  e-ticaret satışları vardı. Bunun dışında, FIDE Okulda Satranç Komisyonu Başkanlığım sırasında, 2012 öncesi ve sonrasında benim FIDE’ye aldırdığım, en az 200.000AVRO hacminde ihracatı vardı. Bu temel olarak, komisyonun yürüttüğü okulda satranç projeleri için, FIDE tarafından dağıtılan satranç malzemesiydi.

Ayrıca, e-ticaret yoluyla her gün en az 10-15 faturanın kesilerek ürün kargolandığını çok iyi biliyorum.

2012 TSF Seçimlerinden sonra, yönetimin ilgisi azaldı Satranç A.Ş.’ye… Onlara, yöneticilerine göre büyük zarar vardı, bana göre ise bedava yönetmeyi, benden sonra kimsenin istememesiydi. Vizyon olmayınca ticarette başarılı olmak da zor tabi… Başkaları için Türk satrancı için karşılıksız çalışacak biri daha zor gelir. TSF’nin 2012’de bıraktığımız bir çok şeyi anlamadığı için yok ettiğini (Türk base örneğin, Or-An Sitesindeki Satranç Akademisi, TSF mobil uygulamaları v.b.) görüyoruz. Diğer taraftan başarılı olan bir çok şeyin anlamını bile bilmiyorlar: Örneğin Çevrim İçi Satranç Akademisi.. Vizyon yok! Sıfır…

Satranç A.Ş.’ne dönelim… O kadar beceriksiz ve kifayetsizdiler ki, Şirketin muhasebe defterlerini kaybettiler. Bunun hesabını bana sordular. “Defterler sende mi?”, “Teslim ettin mi?” şeklinde akla ziyan sorular soruldu. Yanıtladık. Dava açacağız dediler… Her zaman olduğu gibi, ellerinde tüm belge ve bilgiler olan federasyon, elinde hiç bir belge olmayan bana hesap soruyordu. Bakar mısınız rezalete? Bu kadar kötü yönetim olur mu? “Elinde olan defteri kaybettin sanıyorsun, senden yönetim olsa ne çıkar!

Ne oldu sonra? “Her yeri aradık, bulamadık, sen kaybettin, hesabını sen ver” dedikleri mali defterler, İstanbul’da depoda iki dakikada bulundu. Kimin tarafından? Depoya daha önce bir kez bile girmemiş olan TSF Denetim Kurulu üyesi ve TSF muhasebe görevlisi tarafından. Kesin medyum kullanmışlardır, çok başarılı bir operasyon.

Ben bunu daha ayrıntılı yazmıştım, okumak isteyenler için..

2014 Mali Genel Kurulundan Sonra Yaşananlar…

2014 Mali Genel Kurulunda Satranç A.Ş.’nin kapatılması için karar alındı. Arkasında olan motivasyonlar benim için açık. Satranç A.Ş. her ne kadar bir ticari şirket olsa da, kuruşuna kadar harcanan ya da kazanılan paranın hesabı sorulabilir. Yönetim, hesabı sorulan bir şirketi yönetmek istemedi.

Paranoyak mıyım sizce?

Asla değilim, her akıllı insanın, her satranççının yaptığı gibi basit sorular yöneltiyorum. Yanıtları da basit olmalı, ama TSF ısrarla kaçınıyor bu yanıtlardan.

Satranç A.Ş.’nin satranç takımı kalıpları, 19 Mart 2015 tarihinde Star Okey Ahşap Plastik Metal Matbaa İnş. ve Oyun Aletleri San.Tic.Ltd.Şti’ne bedelsiz devredildi.

Benim Denetim Kuruluna sorduğum sorulardan birisi budur. Satranç A.Ş.’nin kapattırılmasının en büyük nedeni, federasyonun adı geçen şirketle çalışmak istemesidir.

Yoksa sorarlardı adama: “Senin kendi şirketin varken, neden başka yerden satranç malzemesi alıyorsun?” diye…

Hem denetime açık, hem de bedava yönetilmesi gereken bir şirket. Angarya onlara göre, satranca hizmet bana göre…

Ancak, TSF’nin bu işlemde yaptığı en büyük hata, sermaye olarak Satranç A.Ş.’ye konulan ve TSF tarafından bedeli ödenen kalıpların, ihaleye çıkılmadan bir başka şirkete devredilmesi.

Üstelik bedelsiz. Bedelli bile olsa ne kadar bedeli olduğunu biz bilmiyoruz. Bunlar gizli kapaklı yapılmaması gereken işler. Bu tür şeyleri herkes bilmeli.

Spor Federasyonları Kamu İhale Kanununa dahil değil. O nedenle gelirleri ve giderlerine yönelik olarak yaptıkları alım ve satımlarda ihale kanununa uygun hareket etmek zorunda değiller.

Neden? Çünkü spor federasyonları yurt dışına sporcu yollarken, hizmet alırken, organizasyon yaparken beklemesin diye. Yarın bir sporcunuza bir ülkeden davet geliyor, uçak bileti ve konaklama satın almanız lazım. Bunu ihaleyle yaparsanız, spor zarar görür. Gerçekten de ben bu dönemi yaşadım. 2000-2004 arasında büyük bir sıkıntıydı; 3 kuruşluk bir hizmet ya da mal için ihaleye çıkmak. Örneğin bir ulusal takım sporcumuza bilgisayar alacağız, ihale yapmak lazım. Olacak şey değil. Devlet buna göz yummadı! Bu ülkede sporla ilgili yasalar, muhalefet olmadan meclisten çıkıyor. O da öyle oldu. Özerkleşmeyle birlikte, ihale kanunundan muafiyet geldi…

2012’de yönetime paralelden dalma girişimlerinin ardında da hep bu ihalelerden muaf olmanın verdiği iştah açan durum var.

TSF ve diğer spor federasyonları Kamu İhale Kanununa tabii değil.

Ancak her spor federasyonunda geçerli olan bir satın alma yönetmeliği var. Buna uymak zorundalar. Satın almalarında devletin denetimine açıklar.

Diğer taraftan devlet bu istisnayı getirirken, kötü niyetle kullanılmasına karşı da önlem almış.

Örneğin, satranç malzemesi alacaksan, okullara dağıtacaksan, bu zaten belli. Yap yıl başında açık ihaleni, planlamanı al. Sana kimse bunu yapma diyor. Üstelik bunu kamuya açık yap, en iyi fiyata satın al. Ama niyet bozuk olursa, uygulama da iyi olmuyor.

TSF Ne yaptı?

Federasyon yönetimi, göreve geldikten sonra bir uçak bileti ihalesi yaptı. Hepimiz alkışladık. Sonra bir daha hiç bir konuda ihale yöntemini kullanmadı. Ben bu uçak bileti ihalesinde de, o zaman görevde olan başkanvekilinin ısrarcı olduğunu düşünüyorum. O istifa ettikten sonra bir daha ihale görmedik federasyonda. Halen de yok. Aşağıda TSF’nin ihale sayfasının resmi ve linki var.

TSF'nin bomboş ihale sayfası... Dostlar alışverişte görsün

TSF’nin bomboş ihale sayfası… Dostlar alışverişte görsün

Satranç kalıpları da 19 Mart 2015 tarihinde sessiz sedasız bir şirkete devredildi. Satranç A.Ş.’nin en önemli rakiplerinden birisine.

19 Mart 2015 tarihinde adı geçen şirkete devredilen satranç takımı kalıplarının durumu diğer bütün ihalelere ve ürünlere göre biraz farklı; “alameti farika” bir özelliği var.

Taşların altında TSF web sitesinin adresi var. Federasyon bu tarihten sonra açık ihale yöntemiyle satranç takımı satın almadı. Tüm malzemeyi aynı şirketten aldı. Kendi kalıplarını vererek aldı.

Takım üreticileri bilirler ki, satranç malzemesinde en önemli yatırım kalıptır. Şimdi ben iddia ediyorum: O kalıpları versin federasyon, o şirketten aldığı fiyatın çok daha altında, herkese “yok artık” dedirtecek farkla o takımları, kalitesi de daha iyi olmak üzere üretecek onlarca firma çıkar.

Niyet önemli!!

Satrançta ileriyi görmek çok önemli!

TSF, Satranç A.Ş.’yi kapattırırken, neden muhalefet ettiğimi şimdi anlıyor musunuz?

Şimdi Satranç A.Ş. faal olsaydı, TSF bir şirketten takım alabilir miydi?

Eğer Satranç A.Ş. olsaydı, kimsenin adresini, yönetimini, telefonunu, başkanını (?!) bilmediği “Satrançla Büyüyorum Spor Kulübü Derneği” devletten aldığı kaynakla okullara dağıttırdığı satranç takımlarını aynı şirkete yaptırdığında, bu takımlar için hiç bir çıkarı olmadan TSF’nin kalıpları kullanıldığında, hesabını sormaz mıydık? Şimdi de soruyoruz, ama yanıt alamıyoruz, neden? Federasyon “bana ne benim değil” diyor.

Ama satrancı bilmeyen, ileriyi göremeyen bu kişiler büyük hesap hatası yapıyorlar. Bunların hesabı sorulacak! Bugün, yarın ama sorulacak!

Bakalım Denetim Kurulu sorularıma ne yanıt verecek?

TSF’nin çift soru yanıtı!

Denetim Kurulunun, bu sorularıma suya sabuna dokunmayan, “TSF ihale yönetmeliğine tabii değil, şirket ticari bizim denetim alanımızda değil” gibi durumu geçiştiren bir yanıt vereceğine eminim. Verecekleri yanıt, Denetim Kuruluna ilişkin şahsi ibra oyumu belirleyecek.

Denetim Kurulu ne yanıt verecek, verecek mi vermeyecek mi, onu henüz bilemiyorum. Ama TSF’den sorularıma politik yanıt gecikmedi.

Mali Müşavir beni aradı ve yazının başındaki konudan söz etti.

Sonra da “Ali Nihat Bey, siz Yönetim Kurulu Başkanı olarak bundan sorumlusunuz, Satranç A.Ş.’nin 2011 yılında kestiği faturalar federasyonda var, şirkette yok” diyor.

Benim yanıtım da şu şekildeydi: “Kaybolan defterlerde olduğu gibi bir durum olmasın?” … “Faturalar sizde, defter sizde, personel sizde, o zaman bu hesapları siz tutuyordunuz, bana neden soruyorsunuz, muhasebeyi kim tutuyorsa ona sorun, kendinize sorun…” şeklinde yanıt verdim. Devam ettim: “Bu sorular bana 2012’de sorulabilirdi… 2013’te sorulabilirdi. 2014’te sorulabilirdi. 2015’te sorulabilirdi. 2016’da sorulabilirdi. Ama üstünden 5 yıl geçtikten sonra 2016’nın sonunda ve genel kuruldan 27 gün önce sorulmasını bir mesaj olarak algılıyorum” dedim.

Öyle de zaten. Gerçi Mali Müşavir “kendisini tanıdığımı, asla böyle şeyler yapmayacağını” belirtti ama. Ben artık eskiden tanıdığım insanları tanımakta zorluk çekiyorum. Burnumun ucu kaldı ona bir şey olmasın diye gözümün önünden ayırmıyorum. Her şeyi, herkesten bekliyorum. Sağdan, soldan, arkadan, önden, aşağıdan, yukarıdan, a1-h8 çaprazından, hatta imkansız hamleyle dışarıdan. Hodri meydan! Bu işe baş koydum!

Söylüyorum şimdi: Dört yıl o koltukta oturacaksın, mali olarak bakman gereken evrakları 5 yıl sonra gündeme getireceksin… Bunu da selefine mektup gibi yazacaksın…

Yemezler…

Amaç üzüm yemek değil, yoksa bu konuda ne yapılması gerektiği belli. Amaç bağcıyı dövmek.

Yemezler…

İşin ilginci ne biliyor musunuz?

Soruyu fiilen bana yönelten mali müşavir, o tarihte 2012 yılında hem TSF adına hem de Satranç A.Ş. adına mali beyanların altına imza atan mali müşavir.

Satranç A.Ş.’nin hesaplarını ben tutmuyordum diyor, ama beyannameleri o veriyor.

Mektup adrese ulaştı okundu, yırtıldı çöpe atıldı…

 

Share Button