Özgür Solakoğlu -1-

Share Button

Özgür Solakoğlu TSF Başkanlığım sürecinde insanlar konusunda düştüğüm hatalardan ilki değil, sanırım sonu da olmayacak. Ayrıntılara girmek istemiyorum ama, satranç camiası içerisindeki arkadaşlığımız, 2004 yılında yönetimime katıldıktan sonra şekil değiştirdi. 2006 yılında Milli Takımlar Sorumlusu olarak TSF profesyoneli oldu Özgür. Bugün gerek FIDE’de bulunduğu görev, (FIDE Events Commission) gerekse TSF’de edindiği konumda payım yok derse birisi pek doğru olmaz.

Soldan sağa Ian Dobretanu,GM Zurab Azamiparashvili, Gülkız Tulay, Özgür Solakoğlu

Soldan sağa Ian Dobretanu,GM Zurab Azamiparashvili, Gülkız Tulay, Özgür Solakoğlu

Her neyse Özgür Solakoğlu’nun TSF’de çalıştığı sürede performansıyla her zaman benim için bir hayal kırıklığı olduğunu söyleyebilirim. Ama bu insanlığıyla ilgili değildi…

2016 Mayıs ayında, Asya Satranç Birliği, beni Al-Ain kentinde Ağustos 2016 sonunda düzenlenecek bir satranç konferansına konuşmacı olarak davet etti. FIDE’den kendi isteğimle tüm görevlerimi terk ettiğim, asbaşkanlığı da yine kendi isteğimle Gülkız Tulay’a bıraktığım 2014 Ağustos ayından sonra, Ekim 2015’e kadar bu tür davetleri babamın sağlığı yüzünden reddediyordum. Babamı kaybettikten sonra işlerimin de yoğun olması nedeniyle uzun süre bu tür davetlere olumlu yanıt vermedim. Satranç camiasında, kimin ne bildiğinin herkes farkında. Her neyse, Mayıs ayında önce ASB beni davet etti. Bu daveti kabul etmemden bir kaç gün sonra da FIDE’den, Bakü’de düzenlenecek olan 42.Satranç Olimpiyatlarında VIP konuk olarak davet aldım. Önce FIDE’nin davetini reddettim. Çünkü hem işlerim yoğundu, hem de 11-17 Eylül’de yurt dışında ailemle bir tatil planlamıştık. Bunun üzerine, Başkanvekili Makropoulos daveti ısrarla yeniledi. 2 gün gelebileceğimi belirttim, bu kez FIDE Başkanı en az 5-6 gün orada olmamı istediğini belirterek ısrarcı oldu. Her ne FIDE defterini kapatmış olsam da, hem dostlarımın ısrar etmesi, hem de Bakü’de düzenlenecek olan Olimpiyatları görme konusunda satranç aşkımdan gelen iştah, bu teklifi de kabul etmeme neden oldu.

Önce Al-Ain’e gittim, çok başarılı bir organizasyondu. İnsanlar beni özlemişler… Bana TSF konusunda söylenenleri dinlerken hep üzüntü duydum.

Bu konferansı, ASB öyle ayarlamış ki, dönüşünde herkesi Bakü’ye taşıyacak şekilde planlama yapmışlar. Yani Konferans 31 Ağustos 2016 tarihinde bitiyor, ertesi gün tüm katılımcılar Bakü’ye hareket ediyor. Ben Ankara’ya döndüm, işlerimle ilgili bir kaç önemli imza vardı. Onları hallettim, 3 Eylül günü Bakü’ye hareket ettim.

2 Eylül günü, FIDE Ofisinden ben dahil yaklaşık 30 kişiye gönderilen bir mesaj aldım. Nerede kalacağımızı, nasıl karşılanacağımızı anlatan bir mesaj. Bu mesajda alıcıların isimleri görünüyordu. Bunlardan birisi de Özgür Solakoğlu’ydu. Her neyse ben Bakü’ye gittim, otele gelip yerleştim. FIDE yönetimindeki insanlarla bir araya geldim. Özlemle sarılanlar, kucaklayanlar, iltifat edenler oldu. “Tekrar dön”, “bu ne kötü bir federasyon” diyenler oldu. Her neyse, hiç birine yanıt vermedim. Akşamüstü FIDE’den üst kaynaklardan aldığım bilgiye göre, TSF benim Olimpiyata gitmemi, özellikle davet edilmemi protesto etmiş!!

İnanılır gibi değil. Bu, Özgür Solakoğlu’nun kaleme aldığı bir e-postayla yapılmış. FID’ye giden e-postada, “o adamı hangi kapasiteyle ve ne sıfatla davet ettiniz?” şeklinde hesap soruluyor.

Küstahlığa bakar mısınız? Komisyon toplantılarında yatan, komisyon üyesi olup başkan çantası taşıyıp birlikte poz veren, bir tek kelime etmeyen, bir tek katkıda bulunmayan, TSF’nin parasını çarçur eden komisyon üyelerinin sıfatını tartışmayan yönetim, “utanmadan, sıkılmadan, yüzleri kızarmadan” var oldukları koltukta olma sebepleri olan birisiyle ilgisi hesap soruyorlar.

Tarih affetmeyecek! Göreceksiniz!!

Neyse, Özgür Solakoğlu, Gülkız Tulay’a biat ederek satrancın çıkarlarının aleyhinde olan bu yönetimin nimetlerinden yararlanan ilk Özgür ve ilk satranççı değil. O yüzden beni hiç şaşırtmadı.

Ama FIDE’nin kendilerine verdikleri kapak gibi yanıt çok hoşuma gitti. Yazılı yanıt ve bana anlatıldığı kadarıyla sözlü yanıt.

Yazılı yanıt çok ağır gelmiş olacak ki, grupta İngilizce iletişim kurabilen tek temsilcimiz Özgür Solakoğlu FIDE ileri gelenleriyle bu kez sözlü iletişime geçiyor. TSF Başkanı Gülkız Tulay’a ve kendisine söylenenler açık. Özetle “O adam dediğiniz Ali Nihat YAZICI, sizin için neler yaptı neler! Türkiye’de bu düzeyde satranç varsa, bugün Türkiye bu kadar önemli bir yerdeyse bunu sağlayan kişi Ali Nihat YAZICI. Belki siz saygı duymuyorsunuz. Saygı duyun biz duyuyoruz. Kendisi ömür boyu ve her zaman baş tacımızdır. Sadece Türk Satrancına değil, dünya satrancına da büyük katkıları olmuş bir satranççıdır!. Belki siz vefa gösteremeyebilirsiniz (!) ama biz kendisinin burada olmayı en çok hak eden insanlardan birisi olduğunu düşünüyoruz

Oooof, of… Emin olun bu iletişimi duymak benim için çok utandırıcı. Ne ayıp, ne çirkin!

Özgür Solakoğlu bu yazılı ve sözlü söylemlere büyük bir hata yaparak şu şekilde yanıt veriyor: “Biliyor musunuz? Ali Nihat Yazıcı, TSF Başkanının oğlunu Tromso’ya görevli götürmesi konusunda kendisine suçlamada bulundu” diyor. Buna karşılık gelen yanıt çok ama çok ağır! “Bu doğru mu? Yani gerçekten Tulay oğlunu Tromso’ya götürdü mü görevli olarak? Bu çok büyük bir hataymı. Bir federasyon başkanı nasıl ailesinden birini federasyon kaynağıyla yurt dışına görevli olarak götürür!” diyor yanıt veren FIDE ileri geleni…

Ben asla ve asla bu yönetimin yaptığı çirkin ve yanlış şeyleri anlatmadım yurt dışında. Kimseye söz etmedim, konuşmadım, tek bir kelime etmedim. Neden? Çünkü bunlar satranççı değil! Yurt dışında kalkıp da, “Türkiye Satrancı böyledir” diye düşünülmesi beni üzer.

Bir kaç tane bozuk olan satranççı çıkar. Onlar da camiamızda düşünme kriterlerinin sağlıklı, yağcılığın ve biat etmenin olmadığı, korku hükümdarlığının olmadığı bir yönetim döneminde çürüğe ayrılırlar. O nedenle, bir kaç tane “kötü satranççı” bizi bağlamaz… Bugün, Gülkız Tulay’ın Türk Satrancını şaha kaldırdığını söyleyip yağ çeken dostlarımıza yarın bunları anımsatacağımız günler yakındır. Türkiye Satrancı hiç bu kadar kötü yönetilmedi! Gerçek bu…

Her neyse,  Biz Solakoğlu’na dönelim… Özgür’ün, Gülkız Tulay’ın avukatlığına savunması üzücü. Çünkü, Gülkız Tulay’ın yaptıklarının hesabını hukuk ve demokrasi önünde vereceği (belki de veremeyeceği) günler çok uzak değil.

Ama son olarak FIDE ileri geleni olan arkadaşımız ve kadim dostum, Özgür Solakoğlu’na “Ali Nihat YAZICI’nın hangi kapasiteyle mi burada olduğunu sormuştun? Madem sordun söyleyelim. Ali Nihat YAZICI, FIDE Honorary Member, Onursal Üyesi olacak. Sizin bu tür bir tepki vereceğinizi tahmin etmiştik. Bu konuda kararı daha önce vermiştik. Siz kıymetini bilmeseniz de Ali Nihat YAZICI dünya satrancında saygın ve kıymetli bir insan” diyor. Çok uğraşıyorlar bizimkiler ama FIDE’de o yöntemler işlemiyor.

Şimdi belki, sosyal medyada benim FIDE Onursal Üyesi olmama ilişkin olarak TSF’deen hiç kimsenin beğenide bulunmaması, paylaşım ya da mesaj yollamasının sebebini anlamışsınızdır.

Solakoğlu’na ilişkin ne büyük hata yapmışım. Ne kadar yanılmışım. Nasıl dost bilmişim.

Bitti mi? Bitmedi. Devam edecek…

Solakoğlu’na ilişkin bir yazı daha yazacağım.

Share Button