Hukukçu mu, Gugukçu mu?

Share Button

Türkiye Satranç Federasyonu Başkanlığına 7 Kasım 2016 tarihinde düzenlenen Olağan Genel Kurulda, rakibini demokrasi dışı yöntemlerle ekarte edilip tek başına aday olan ve bu göreve dört yıllığına tekrar atanan Gülkız Tulay’ın, genel kurulda kürsüden de dile getirdiğim gibi, dünya satranç tarihinin en kötü yönetim gösteren federasyon başkanı olduğuna, ülkemiz spor tarihinin en kötü yönetim gösteren federasyon başkanı olduğuna canı gönülden inanıyorum.

Bu konuda yüzlerce yazı yazdım. Her yazımda sadece gerçekleri yazdım.

6 Eylül 2016’da yazdığım ve “TSF’nin Paralleleri” başlıklı bir yazımda, Gülkız Tulay’ı eleştiriyordum.Eleştiri nedenim daha önce yazdığım iki yazıda ismini belirttiğim Kasım Yekeler adlı FETÖ üyesi (Gülkız Tulay’ın avukatı bunu iddia ediyor ve kabul ediyor) sanığı kişinin federasyondan uzaklaştırılmamasına ilişkindi. İlk yazımda (22 Temuz 2016) neden hala bu adam orada diye soruyordum, üç gün sonra hala bir gelişme olmayınca ikinci yazımda (25 Temmuz 2016) “ne zaman istifa edecek?” diye soruyordum. Nihayet bu yazıdan sonra, ister-istemez Gülkız Tulay, bu FETÖ üyesi sanığı kişiyi yönetimden ayırdı.

Ancak bunun çok istekli olmadığına inanıyordum.

Aradan 45 gün geçti. Bu kez 6 Eylül 2016 tarihinde, bir yazı daha kaleme alarak, Kasım Yekeler’in neden hala ECU Eğitim Komisyonunda bizi temsil ettiğini sordum. Bir gün içerisinde oradan da görevden alındı.

Etki – Tepki!

Yukarıda tarihlerle açıkladığım gibi bu eylemler benim taleplerimin ardından ve ısrarlı taleplerimin ardından yapıldı.

Ancak Gülkız Tulay 6 Eylül 2016 tarihinde yayınlanan ve aşağıda savunmam ekinde olan yazıya ilişkin olarak hakkımda savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Hakaret etmişim! Beni tanıyanlar, asla hakaret etmeyeceğimi iyi bilir.

Gülkız Tulay’ın yaptığı yanlış.. Aslında gelip benden “Ali Nihat Bey, çok teşekkür ediyorum, sayenizde büyük bir hatanın önüne geçtik, biz göremedik, siz her zaman olduğu gibi yol gösterdiniz, bizi uyardınız” şeklinde özür dileyip, teşekkür etmesi gerekirdi.

Ben bekledim. Ama bırakın teşekkürü, ben söyleyene kadar bu pisliklerin TSF’de olmasına göz yumulduğunun altını çizeyim.

Neyse, Gülkız Tulay bana hukuki yollarla suçlamada bulundu.

Kim aracılığıyla?

Tulay’ın Vekili Kimdi?

Tulay’ın bu davada vekili olan kişi satrancın içinden olan birisiydi. Helin Beştaş, ya da bizim tanıdığımız ismiyle eski sporcularımızdan Helin Aydın…

Kıymetli dostum (!!), can arkadaşım (!!) Kıyasettin Aydın’ın kızı. Helin evladımız gibidir. Bana amca der, ama suçlamanın altına imza attı hukukçu olarak!

Önce suçlamayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

GÜLKIZ TULAY’IN VEKİLİ HELİN BEŞTAŞ’IN SUÇ DUYURUSU

Sevgili Helin Beştaş’a teşekkür ediyorum. Bu suç duyurusunda ilk kez Kasım Yekeler’in FETÖ üyesi olduğuna dair iddiaları doğrulayan ibareler var. Yani artık federasyon bu konuda şüphe duymuş ve inanmış ki, başkanın vekili savunmasına yazıyor.

Bırakalım buna yargı karar versin.

Sizlerle,  suçlamaya karşı benim savunmamı paylaşıyorum…

SAVUNMA METNİ (8 Şubat 2017) 

EKLER DİZİNİ

Ek-1 Ali Nihat YAZICI özgeçmiş

Ek-2 FIDE Onur Üyeleri Listesi

Ek-3 Gülkız Tulay Başkanlığa Aday

Ek-4 TSF’nin Paralleleri

Ek-5 Süper Lig ve 15 Temmuz

Ek-6 TSF’nin Paralleleri -3

Ek-7 ECU Okulda Satranç Komisyonu Eski listesi

Ek-8 ECU Okulda Satranç Komisyonu Yeni listesi

Ek-9 fide yönetim kurulu toplantısı Çin – Nisan 2015

Ek-10 brüksel gülkız tulay- kasım yekeler

Ek-11 Ana sınıfları satrançla dolacak

Ek-12 Geleceğin satranç ustaları ana sınıfından çıkacak

Savunmam böyleydi… Savunmamı verdikten sonra, 1 Mart 2017 tarihli Cumhuriyet Savcılığı kararıyla KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞI sonucuna varıldı.

Cumhuriyet Savcılığının kararı bir hukuk dersi gibi…

Kararın içeriğini burada paylaşıyorum…

Soruşturma Evrak. İncelendi:

Müşteki vekili 27/09/2016 tarihli şikayet dilekçesinde, şüphelinin 06/0912016
tarihinde facebook üzerinden ” Kişisel görüşüm, Gülkız Tulay’ın bu güçle mücadele etmek
yerine bu güçten yararlanmayı tercih ettiğidir. Tüm kızgınlığımın en önemli nedeni budur. Bu
konuda o kadar çok ikna oldum ki, bedeli ne olursa olsun mücadele etmeye karar verdim.
2014 yılından itibaren, reaksiyonumun en önemli nedenlerinden birisi budur. Ben yaşamım
boyunca satrancın içinde oldum. Biz asla siyasete karışmadık. Asla kim hangi siyasetle ilgili
diye sormadık. Bu siyasetten daha tehlikeli bir şey, bir terör örgütünün, çocukların en çok
sevdiği oyun olan satrancın içine girmeye çalışmasına göz yummak affedilecek bir şey değil.
Satrancın başına gelebilecek en kötü şey ancak siyaset olabilir. Ama ne ilginçtir ki, benim
ülkemizin Başbakanının yaptığı satrancı öven konuşmayı göstermemeden siyaset diye
rahatsızlık duyanlar, bu örgütün federasyona çökmesine ses çıkartmadılar. Yine aynı şeyi
tekrar ediyorum, sporla siyasetin bir araya gelmesi başımıza gelebilecek en büyük
felakattir.”; ” Gülkız Tulay bu arkadaştan asla vazgeçmedi. Kasım Yekeler kısa süre
içerisinde yönetimde çok güçlü bir konuma geldi. Personel alımında çok etkin oldu.
Bugünkü genel sekreter dahil 2012’den sonra göreve getirilen birçok çalışanın arkasında
Kasım Yekler vardır. Ben açıkçası çekiniyorum, ürküyorum. Satranç camiasında bu kadar işe
muhtaç, kıymetli, üretken ve zeki insan varken, Gülkız Tulay’ın TSF’ye alınan elamınları bu
kişinin inisiyatifine bırakması sizce sadece bilgisizlik, yetersizlik, saf1ıkla veya ihmalle
açıklanabilir mi? Siz endişe etmiyor musunuz?

” Öncelikle neden uzun süre bekledim bu yazı için? Yasal tekzip süresinin geçmesini
bekledim. Ancak tabi Mehmet Sadet Fırat’tan hiçbir açıklama gelmedi. TSF’den “Yok öyle
bir şey bizim genel sekreterimizin alakası yok diye bir protesto gelmedi. Yani TSF söylediklerimi

yalanmalayarak, aslında kabul etmiş oluyor bence … ” şeklinde yazarak
müvekkiline hakaret ettiğini ifade ederek şikayette bulunduğu,

Şüphelinin alınan savunmasında, suçlamayı kabul etmediğini ifade ettiği,

Anayasa ve mevzuat hükümlerine göre, temel hak ve özgürlükler arasında
değerlendirilen ifade özgürlüğü ise kişilerin bilgi ve kanatlerinin serbestçe ulaşması, bu bilgi
ve kanaatlerin kendi iç aleminde değerlendirerek bir kanaate ulaşması, bu kanaatinin
herhangi bir ileşitim vasıtasından yararlanarak yalnız veya toplu bir şekilde dış dünya ile
paylaşması şeklinde olabileceği gibi, düşünceyi yayarken kullanılan ifade tarzları, biçimleri
ve araçları ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir.

İfade özgürlüğünün sınırları ve kapsamı konusunda, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. Maddesinde düzenlenen” ifade
özgürlüğü” ile ilgili kararları Anayasa Mahkemesinin “bireysel başvuru üzerinden verdiği
kararları ve Yargıtay Ceza Dairelerinin hakaret suçu ile ilgili kararlarının yol göstericidir.

A vrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre, ifade özgürlüğünün sınırları belirlenirken,
ifadenin içeriği, ifadeyi kullanan kişinin sıfatı, ifadenin hangi tarzta dile getirildiği ve hangi
araçla yayınlandığı, ifadenin yeri ve zamanı gibi hususların dikkate alınmasının gerekir. Bu
kapsamda siyasal bir rolü olan kişiye karşı yöneltilen eleştirinin kabul edilebilir sınırları,
sıradan bir kişiye göre daha da geniştir. Siyasal hayatta roloynayan kişiler kaçınılmaz olarak
olaylar ve davranışlar bakımından hem gazeticilerin ve hem de geniş kitlelerin dikkatini
çekerler.Basın ve diğer medya organlarının ifade özgürlüğü, haber ve fikirlerin içeriğini
değil, fakat aynı zamanda bunların nakledilme biçimlerini de korur gazetecilik özgürlüğü ve
mesleği belirli ölçüde abartma hatta kışkırtma unsurunu da içerir.

İfade özgürlüğü ile başkalarının hak ve şöhret değerlerinin çatışması durumunda
A vrapa İnsan Hakları Mahkemesine göre” eğer şöhreti söz sonusu olan kişi siyasetçi ise, ilke
olarak ifade özgürlü ve lehine bir değerlendirme yapmaktadır.Kamuya malolmuş kişiler ve
kamu görevlileri bakımında da siyasetçiler kadar olmasa da ifade özgürlüğü üstün
tutulmaktadır. Bunun için öngörülen kamu oyu bilgilendirme, ilgili kişinin davranışı, bilginin
elde edilme yöntemi ve doğruluğu, ifadenin içeriği, biçimi gibi sonuçları gibi ölçütleri vardır.

Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 07/10/2015 tarih 20 i 5/251 K. Sayılı kararında “yazıklar
olsun sana nankör insan” biçiminde ki sözün eleştiri niteliğinde olduğu, aynı ceza dairesinin
16/09/2015 tarih 2015/2182 K. Sayılı kararında “takım elbise giymekle, kravat takmakla
adam olunmuyor, müdür olunmuyor, adammısın sen” sözlerin eleştiri niteliğinde olduğu,
aynı ceza dairesinin 2411112014 tarih 2013/36936 K. Sayılı kararında “reçeteme yazdığın
ilacı daha çok mu para veriyorda onu yazıyorsun” sözünün rahatsız edici kaba söz niteliğinde
olduğunun belirtildiği,

Bu ilkeler ve açıklamalar dışında şüpheli şahsın facebooktaki paylaşımları ifade
özgürlüğü kapsamında olduğu ,eleştiri niteliğinde bulunduğu, müştekinin onur, şeref ve
saygınlığını rencide edici boyutta olmadığı, bu nedenle hakaret suçunun yasal unsurlarının
oluşmadığından KOVUŞTURMAYA YER OLMADIGINA,

Kararın bir örneğinin müşteki vekiline ve ifadesi alınan şüpheliye tebliğine,
Kararın müşteki vekiline tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde CMK 172-173 maddeleri gereğince Ankara Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğine itirazı kabilolmak
üzere karar verildi. 01/03/2017

Ülkede hukuk var! Adalet var, mutluyum..

Ama bu konuyu kapatmadan önce şu soruyu sormam gerekiyor.

Helin Beştaş Disiplin Kurulundan İstifa Edecek mi?

Gülkız Tulay’ın avukatı olan Helin Beştaş (Aydın) 30 Eylül 2016 günü benim hakkımda bu suçlamayı savcılığa iletiyor, 7 Kasım 2016 tarihinde de TSF Disiplin Kurulu üyeliğine seçiliyor. Çok kıymetli dostum (!!) Kıyasettin Aydın Eylül ayı sonunda TSF Başkanlığında hiç bir yerde fotoğrafı ya da bilgisi yayınlanmayan kura ile pasif hakemler arasından delege olarak çıkıyordu. Bunu defalarca yazdık, söyledik. Ne federasyondan ne de kendisinden bir açıklama gelmedi. Çok geçmedi, genel kurul oldu. Kıyasettin Aydın kürsüye çıktı, Başkanına teşekkür etti, bağlılığını gösterdi. Çok geçmedi, Ocak ayı sonunda Türkiye Küçükler Şampiyonası ve Türkiye Yıldızlar Şampiyonasında gözlemci olarak görevlendirildi. Kızı Av. Helin Beştaş, Ali Nihat amcası hakkında suç duyurusunda bulundu ve Disiplin Kuruluna seçildi.

Bildiğiniz gibi Disiplin Kuruluna sevk yetkisi TSF Yönetiminde ve başkanda. Başkanın avukatı olup, onu eleştiren kişiyi suç duyurusuyla şikayet eden avukat, Disiplin Kurulunda, kuvvetler ayrılığına göre karar verebilecek mi? Bağımsız olacak mı? Başkanın yarın “haklayın” diye yolladığı masum bir kişiye karşı vicdanı kararını verebilecek mi? Bu ihsası rey midir? Yarın ben Disiplin Kuruluna gönderilirsem, Helin Beştaş toplantılarda bulunacak mı?

Vicdanen rahatsa Helin, bence sorun yok…

Gülkız Tulay’dan özür ve teşekkür bekliyorum…

Aksi takdirde Savcının kararının sonunda yer alan ve hakaret olmadığı Yargıtay kararıyla kesin olan ifadeyi kullanacağım:

“YAZIKLAR OLSUN SANA NANKÖR İNSAN”…

teşekkür gelmezse kullanacağım…

Share Button